Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
En son konular
» "hizmet" ALLAH Için Olmalı
zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) EmptyPtsi Eyl. 27, 2010 4:38 am tarafından sofyan

» HATME DUASI
zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) EmptyPtsi Şub. 22, 2010 8:46 pm tarafından -DERGAH-

» Kulun yaratılışının nedeni aşktır
zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) EmptyPerş. Tem. 23, 2009 11:25 pm tarafından -DERGAH-

» ...AŞK...
zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) EmptyPerş. Tem. 23, 2009 11:13 pm tarafından -DERGAH-

» Kaside-i Nakşi
zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 9:02 pm tarafından -DERGAH-

» S.İhsan Erol'un "Mahserin Halleri" sohbeti
zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 9:01 pm tarafından -DERGAH-

» S.Ihsan Erol´dan GAFLET sohbeti
zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:58 pm tarafından -DERGAH-

» Tasavvuf "Samimiyet" tir
zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:53 pm tarafından -DERGAH-

» O, Benim de Evlâdımdır
zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:49 pm tarafından -DERGAH-

» TÖVBE etmek ne demektir???
zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:47 pm tarafından -DERGAH-

» bizim SEVGİMİZ
zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:46 pm tarafından -DERGAH-

» AHLAKI Güzelleştirmek İçin ESMÂÜ’ L HÜSNA
zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:39 pm tarafından -DERGAH-

» Yazık sana!..
zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:27 pm tarafından -DERGAH-

» bu gün O'nun için bir şey yap!
zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:24 pm tarafından -DERGAH-

» Kalben Allah’a YÖNEL ki O’nun LÜTUFLARI gelsin
zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:21 pm tarafından -DERGAH-

» En Büyük Kalkan "ZİKRULLAH"
zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:18 pm tarafından -DERGAH-

» 33 kalemde "HAMDOLSUN"
zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:17 pm tarafından -DERGAH-

» Allah (cc)'a Kulluk ve Samimiyette Kararlı Olmak
zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:15 pm tarafından -DERGAH-

» Kermese Davet!!!Essen´de
zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) EmptyPaz Mayıs 17, 2009 10:04 pm tarafından tasavvuf

Istatistikler
Toplam 40 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: sivereklisofi

Kullanıcılarımız toplam 840 mesaj attılar bunda 375 konu
Kimler hatta?
Toplam 3 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 3 Misafir

Yok

[ Bütün listeye bak ]


Sitede bugüne kadar en çok 188 kişi Çarş. Ağus. 09, 2017 6:26 pm tarihinde online oldu.
Giriş yap

Şifremi unuttum

Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

:
AKTIVE-X-YÜKLE                               DJ-GIRISI                             NIK-AL

zor AŞK (Seyyid İhsan Erol)

Aşağa gitmek

zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) Empty zor AŞK (Seyyid İhsan Erol)

Mesaj  -DERGAH- Salı Ocak 13, 2009 2:12 pm

Aşk üstüne ne kadar çok kelam söylenmiş , tahmin edilmesi çok güç sayıda, ne denli çok kitap yazılmıştır. Çünkü insan olan insan her zaman güzele meyilli , güzelliğe tutkundur. Aşk ise zaten özü itibarı ile güzelliktir. Güzelden gelmiş, hep güzele götürmektedir yolcularını.

Yaratıcı zaten dünyayı,yoktan var ettiği sonsuz kainatı, ancak ulu sevgisine bütün zerreleriyle mahzar olmuş , Hz. Muhammed (a.s.) için yarattığını açık açık beyan buyurmuştur. O halde varlığın temeldeki sebebi olan aşka özlem duymak, ona şiddetle, ısrarla iştiyak hissetmek bizi gerçek yaratılış gayemize doğru götürecek demektir.

Aşk-ı hakikiye ulaşmak ise, ancak Rabbimizin sevdiği zatı sevmekten, hayatımızı, içimizi ve dışımızı ona uydurmaktan geçmektedir. Çünkü gerçek seven, sevdiğinin boyasına illaki boyanacaktır. Hem bir varlığı sevip, hem de onun hoşlanacağı davranışları sergilemekten kaçınmak, illaki abesle iştigaldir. Yoksa hem sevdiğini iddia etmek, hem de sevgilinin hoşuna gitmeyecek şekilde hayat sürmek, aşka değil belki nefrete bile yol açar.

Fakat insanın ve insanlığın , hiçbir zaman iyiliğini istemeyen, ve onları aşka götürecek yolu, her zaman maskeli ve çok süslü engellerle tıkayan iki büyük düşmanı vardır. Birisi nefsimiz, diğeri ise damarlarımızda bile dolaşabilen lanetli şeytandır.bunlar insanlığı, aşktan mahrum bırakmak için, her çağda, her asırda çeşit çeşit icatlar geliştirmişler, ve bunları da insanoğluna çoğu zaman yutturabilmişlerdir. Aşkın o kadar çok sahtesini ve taklidini türetmişlerdir ki; insanoğlu bunlara aldanmış, ruhunu gerçek aşkın zevkinden mahrum bırakmıştır.

Tevbe aşkın anhtarıdır. Yine tevbe , aşkın başlangıcı olup,binaya nisbetle yeryüzü mesabesindedir. Nitekim yeri olmayanın binası olmayacağı gibi, tevbesi olmayanın da aşkın hallerinden ve makamlarından hiçbir nasibi olamaz. Aşk sahibi olmak isteyen kimsenin ilk olarak tevbe gelininin zülfüne el sürmesi gerekmektedir. Tevbe ister ihtiyarlık, ister gençlik zamanında olsun her zaman övülmüştür.

Allah (c.c.) Kuran-ı Kerim’de Şöyle buyurmaktadır;
- Ancak tevbe edip iman eden ve güzel işler yapanlar bundan müstesnadır.Allah onların günahlarını silip, yerine iyilikler verir. Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir. Kim tevbe edip güzel işler yaparsa, tevbesi makbul olarak Allah’a döner.(Furkan 70-71)

İşte tevbe, pek latif,çok ince ve son derece kıymetli olan aşkı talep eden insanoğlunu ilk önce kirlerinden,paslarından,eğretiliklerinden temizlemekte, hatta onun mazideki kötülüklerinin bile güzelliğe dönüşmesini sağlamaktadır. Tevbe tılsımlı bir anahtardır. Aşkın kapısını başka anahtarın açmaya asla gücü yetmemektedir. Çünkü Maşuk tevbeyi ,pişmanlığı ve göz yaşını çok sevmektedir. Habib-i Huda bile günahtan masum olduğu halde, günde yetmiş kere istiğfarda bulunduğunu bize açıklamıştır. Ayrıca Resulullah (a.s.) bir hadisi şeriflerinde de şöyle buyurmaktadır;

- Tevbe pişmanlıktır, günahlardan tevbe eden ,günahsız gibidir.
Zor aşk bu garip sevda yolculuğudur. Aşk en başında peşin sıkıntı, veresiye rahat halini kabul etmektir. Bu aşktan tatmak isteyenler , nasibi olanları nice zorluklar beklemektedir. Fakat aşkın tadı, zevki her lezzetin üstündedir. Kah kanlı gözyaşları akacak,belki en yakınlarımız bile bize yüz çevirecek, kah uzak gurbetlerin yolları önümüze serilecek, omzumuza ağır yükler konulacaktır. Ama gönül aşktan bir nebze tatmışsa , bu zorlukların üstesinden gelmesini her zaman bilir.

Aşk ne güzel bir dosttur. Ne güzel bir yol arkadaşıdır.ne hoş bir rüya,ne karşı konulmaz bir duygudur. İnsan aşka battıkça batar da, birde bakar ki nefsinden eser kalmamıştır. Kötülükler kaybolmuş, iyilik ruhumuzu tamamen kaplamıştır.

---De ki; Ey günahtan aşırı giderek nefislerine zulmetmiş kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Muhakkak ki Allah bütün günahlarınızı bağışlar. Şüphesiz ki O çok bağışlayıcı,çok merhamet edicidir.(zümer 53)

zor aşk, bu rahmete mazhar olmanın hikayesini fısıldayacak. Bütün gönülleri O rahmet ziyafetine davet edecektir. Çünkü, insan yaratıkların en kıymetlisidir. Her şey insan için vardır. İnsan’sa yaratıcısına aittir.

O’nu sevip, O’na kulluk yapmakla emrolunmuştur. İlahi aşk ancak insanı muhatap kabul eder. Ancak bu yetenek insanoğlunda mevcuttur. Bütün alem insanlığa eşdeğerdir. İnsanoğlu da bu alem gibi sonsuz, uçsuz bucaksız bir genişliğe sahiptir. Gönlümüze şöyle bir dönsek, acaba dibini bulabilirmiyiz? Ruhumuz nerede başlayıp, nerede bitmektedir? Hesabında muhakkak aciz kalırız.

Bu çağda ilahi aşka talip olanlar çok azalmış, onun ağırlığını,yükünü taşıyabileceklerin kıymeti de o nisbetle artmıştır. Bundan dolayı Yaratıcı bu devirde, pek az iyiliğe pek çok mükafat vermektedir. Ayrıca Allah(c.c.) dost edinmek istediği kullarına , dostlarının izini göstermekte, onlara yönlendirmektedir. Zor aşkın kahramanı Aylin’de o şanslı insanlardan biridir.
Hiç kimse, kimin ne zaman hidayet olunacağından haberdar edilmiyor. Allah’ın bildikleri müstesna. O halde biz hiç kimseye hüküm verici gözle bakamayız. Kimseyi günahlarından dolayı yargılayamayız. Hüküm, ancak Allah’ındır(c.c.). Allah(c.c), bütün kalpleri kudret parmakları arasında tutmaktadır.

İlahi aşk, bütün zorlukları kolay kılar. Bütün zahmetleri rahmete çevirir. İnsanı hayvanlıktan kurtarıp, kadri kıymetini talim ettirir. Aşığın gözünde, yarin çehresinden güzel ne vardır ki? İşte Cemullaha ulaşmanın yolu, ona kavuşanları bulmaktan geçmektedir. İnsan onları bulacak, Yarin rızasına götürecek amelleri onlardan öğrenecektir.

Şimdi zor aşkın kahramanının gerçekten yaşanmış hayat hikayesine kulak vermek zamanıdır. Allah (c.c.) cümlemizi rahmetinden , affından, aşkından mahrum bırakmasın.AMİN.

İnternet Adresi : http://zorask.kasriarifan.com
-DERGAH-
-DERGAH-

Mesaj Sayısı : 795
Kayıt tarihi : 30/10/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) Empty Geri: zor AŞK (Seyyid İhsan Erol)

Mesaj  -DERGAH- Salı Ocak 13, 2009 2:12 pm

Allah(c.c.) bir kuluna hidayet etmeyi, onu bagislamayi, sonra onu sevip, ondan razi ve hosnut olmayi diledigi zaman o kuluna tövbe kapilarini sonuna dek açar ve onu rahmet bahçesine davet eder.

Iste o rahmet bahçesi, Allah dostunun kapisidir. Insan o kutlu dergahta, nefsin ve seytanin tuzaklarindan kurtulur. Allah’in nuruna ve sevgisine gark olur.

Ismim Aylin, 1984 Izmir dogumluyum. Babam Izmir’in hatiri sayilir isiyle ün yapmis, zengin doktorlarindan biridir. Ne yaptigimi merak ediyorsunuz. Evet üniversite egitimi aliyorum. Gencim,çilginim ve eglenmeyi düskünlük derecesinde seven bir yapiya sahibim. Çevrem gibi,benimde özgür bir yasamim var. Genellikle mini etek giyer, saçimi türlü türlü boyatirim.

Babam asla hayatima karismaz. Vari yogu isidir onun. Çok basarilidir ve oldukça çok kazanmaktadir. Annemse zengin aile çocugu olarak büyümüs, onunda zaafi kumar, ama içkiyi de pek çok içer. Hepimiz bir görünsek de çok ayriyiz birbirimizden, birbirimizle ilgilenecek vaktimiz yok denecek kadar az, kisacasi aslinda paramparça olmus. Vazolardan pek farki yok hayatimizin.

Yüzüm çogu zaman gülerdi, lakin iç dünyam birazcik karisikti. Türlü türlü hislere kaptirdigim zamanlar oluyordu kendimi. Bir gece bir rüya gördüm. Yüzünü göremedigim, sadece siyah sakalini görebildigim yaslica bir adam ‘ gel bize, gel bize’ diye bana hitapta bulunuyordu. Sonra aniden kayboluyordu.

Sabah uyandigimda, gördügüm rüyayi pek önemsemedim. Kahvaltimi yapip okulun yolunu tuttum. Hayati oldukça seviyordum. Çilgin tarafim çogu zaman agir basardi. Sahil boylarinda kosar eglenir, diskolarda sabahi ederdim. Dünya sanki koca bir balondu benim için. Gözüm hiçbir sey görmüyordu.

Aradan bir hafta geçmisti. Yine ayni rüyayi gördüm. Ama yine umursamamis, gülüp geçmistim. O gün okulda basörtülü bir kiz gördüm. Yanimda arkadaslarim onunla dalga geçiyorduk. Hatta ‘ yobaz,yobaz’ diye bagrisiyorduk. Ama o hiç yolunu,vaziyrtini degistirmedi. Bizi umursamadi. Hiç sevmezdim, hep kinar dururdum bu türbanli kizlari.

Bizde bazi hadseler taban, tabana zitti. Mesela annem, sürekli kumar oynar, devamli da kaybederdi. Halbuki babam sürekli kazananlardan di. Babam Avrupa da egitim görmüs, çagdas sifatini hak etmis insanlardandi. Annem ise çok zengin bir ailenin kiziydi. Hep el üstünde büyütülmüs, neredeyse hiçbir istegi geri çevrilmemisti. Iste ben de simdi tipki annem gibi yetistiriliyordum.

En büyük zevkim alisveristi. Çesit, çesit ayakkabilar, elbiseler, kiyafetler almayi çok severdim. Ama hepsinin etegi kisa olmaliydi. Içlerinden birisi kisa olsa annem babam bana çok kizardi ‘bizi rezil mi etmek istiyorsun’. Ayrica yabanci müzik dinlemeyi de çok seviyordum. Hayati hiç mi hiç umursamiyor, eglenceme bakiyordum.

Okulda, neredeyse herkes beni taniyordu. Erkeklerden, çek genis bir hayran kitlesine sahiptim. Dalgami geçmeyi ihmal etmezdim uzun etek giyen fakir insanlarla. Etrafimda pervane olup dönüp duran pek çok tutkunum vardi.

Sonra o rüyayi tekrar gördüm. Bu sefer biraz etkilenmis, sanki ruhuma bir cemre düsmüstü. Soru isaretleriyle bogusup duruyordum kafamin içinde. Ama manasini bir türlü anlayamiyordum. Sonra o okulda gördügüm türbanli kiz aklima düstü. Acaba ona anlatsam, bir sey anlarmiydi ki? Yoksa benimle dalgasini mi geçerdi. Vazgeçtim, hayatima devam etme kararini aldim. Böylece günler ard arda geçip durdu ömrümden.

Bir gün epeyce hastalandim. Atesler içinde kalmis,baygin vaziyette yatiyordum. Babam, böyle hastalandigim zamanlarda, her gün yanimdaydi. Fakat, saglikliyken yüzünü ancak 3 ayda bir görebiliyordum.

Basimda bir gariplik dönüp dönüyordu.hasta yatarken yine o rüyayi görmüstüm. O sakalli adam habire çagirip duruyordu beni. Iyice kafama takilmaya baslamisti bu rüya artik. Anlamini çok merak ediyordum. Ruh alemimde degisik kipirdanmalar olmakta, meraktan da neredeyse çatlamaktayim. Kesin bir karar aldim. Okulda ki türbanli bayana bu rüyayi aktaracaktim. Çünkü rahatim kapmis, bir tedirginlik, bir bekleyis ruhumu sarmisti. Haftalar geçti, ama o kizi bir türlü göremedim. Içimden bir sey sürekli bani yakalayip duruyor, ayni zamanda da bir tuhaf korkuda hissediyordum. Sormaktan onun için de çekiniyordum bazen. Sonunda o kizi yakaladim ve hemen atildim.
-Size bir sey sorabilirmiyim?
-Tabii ki
-Çok korkuyorum. Ben bu aralar devamli bir rüya görüyorum. Yüzünü göremeyip, sakalini gördügüm bir yasli adam bana ‘gel bize, gel bize’ diye seslenip duruyor. -Rüyamin anlami nedir? Anlatabilirmisiniz? Bana.
-Himm,bu çagrilma isaretidir. Biri seni çagiriyor.
-Kim? Nereye çagiriyor.
-Bilmem
-Pardon, isminizi sormayi unuttum, isminiz?
-Ismim Hatice
-Sag ol Hatice.
Bu arada içimden ‘bu ne biçim isim’ diye alay ediyordum konustugum kizla.
-Bir sey degil.

Bu rüya kafama takilip kalmisti. Bir gün babamla oturuyorduk. Aklimdan babama rüyami anlatmak geçti. O doktordu, beklide rüyami dogru yorumlar, bana yol gösterirdi. Sonra hemen vazgeçtim bu fikrimden, düsündüklerim bana dogru gelmemisti. Aklima yatmadi bu fikir nedense.

Babamdan ayrildiktan sonra,bizim tayfayi topladim. Beraberce sahile indik. Kocaman bir ates yaktik. Etrafinda dans edip sarkilar söyleyip durduk sabaha dek. Bu arada içkiyi de çok kaçirmistim. Sabah midem bulandi, yiyip içtigim her seyi kustum. Aksama kadarda yattim kaldim yatagimda. Okula da gitmedim.

Gece vaktine yakin, hizmetçimiz beni uyandirdi. Kalkip yüzümü yikadimkendimi çok yorgun hissediyordum. Günü evde geçirmeye karar verdim. Salona geçip kahvaltimi yedikten sonra, kendimi odama attim. Rüya aklimdan bir türlü çikmiyordu. Aklimda onlarca soru uçusuyordu. Merak,telas ve endise içinde bekliyor,bu rüyanin hayatimda köklü degisikliklere yol açabilecegine inancim gün geç tikçe artiyordu. Ama çözemiyordum ve tam olarak çözmemde imkansizdi. Lakin anahtarin hatice’nin yaninda olduguna dair hissiyatimda son derece kuvvetliydi.
-DERGAH-
-DERGAH-

Mesaj Sayısı : 795
Kayıt tarihi : 30/10/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) Empty Geri: zor AŞK (Seyyid İhsan Erol)

Mesaj  -DERGAH- Salı Ocak 13, 2009 2:13 pm

Gecede hemen hemen hiç uyumamistim, vaktimi rüya üzerine mülahazalar yaparak geçirmistim. Aklim, fikrim, mesaim artik bu rüya olmaya baslamisti. Hatice’ye daha fazla yaklasmaya, onunla daha ayrintili konusmaya karar vermem zor olmadi. Sabah okula gittim. Gözlerim hep hatice’yi ariyordu. Yaklasik 4 saat aradiktan sonra, nihayet onu yakalayabilmistim.
- Merhaba Hatice, nasilsin?
- Merhaba, Elhamdülillah iyiyim, sen nasilsin?
- Iyilik ne yapalim, bu rüya artik gözümde uyku da birakmadi. Hep onu düsünüyorum.
- Istersen bugün bize gel, çay içer konusuruz. Ha nedersin?
- Olur, son dersten sonra otoparkta bulusalim. Arabam orada.
- Peki, olur.

Ve onun yanindan ayrilip, dersime geç kaldigimi fark edince apar topar sinifin yolunu tuttum. O gün dersleri yarim yamalak takip edebildim. Zihnimi toparliyamiyor, kendimi hocanin anlattiklarina odaklayamiyordum. Neyse ki son derste bitmisti. Kosar adimlarla otoparka ilerledim. Geldigimde henüz Hatice ortada yoktu. 15 dk, kadar beklemistim. Nihayet Hatice’yi görmüs ve derin bir nefes almistim.

- Selamünaleyküm, hakkini helal et, geç kaldim.
- Iyi, iyi tamam geldin ya hadi hemen gidelim.

Evlerine dogru yola çiktik. Yolda dereden tepeden biraz konustuk. Sonra derin bir sessizlik oldu aramizda. Çok merak ediyor, bu rüyanin pesinden sürükleniyordum. Evlerine vardigimizda karanlik çökmek üzereydi.

Evleri öyle kötüydü ki, birakin böyle bir eve girmeyi, beklide ilk defa böyle kötü bir ev görüyordu gözlerim. Kapidan içeri girdigimizde, Hatice’nin annesi bizi tatli bir tebessümle karsilayip, içeri buyur etti. Odaya geçip oturduk.

- Çay içermiyiz Aylin?
- Tabi ki içeriz ama, bu rüyayi hemen çözmemiz gerekiyor.
- Insallah.

Hatice mutfaga geçince, ben de oturdugum yerden kalkip, odanin içinde merakla dolanmaya basladim. Aman Yarabbi! Birde ne göreyim, bir resim, hem de rüyamda gördügüm zata o kadar benziyordu ki! Bedenimi o anda bir titremedir kapladi. Sanki 8 siddetinede bir deprem oluyordu ruhumda. Gözlerimi resimden alamiyordum. Sonra yerime oturdum, devamli resmi düsünüyordum. Bu arada Hatice çaylarla odaya girmisti.

- Iste, çayimizi da getirdik
Haticeyi o anda hiç duymamistim sanki.

- Hatice, bir sey sorabilirmiyim?
- Tabiî ki.
- Surada bir fotograf gördüm, o zat kimdir, deden mi? Yoksa kim?
- O benim manevi babamdir.
- Nasil yani?
- Anlatacagim, acele etme lütfen, her seyi anlatacagim. O benim sultanimdir, dinimde, manevi hayatimda rehberimdir.
- Nerede kaliyor, nerede?
- Adiyaman’in bir köyünde oturuyor. Köyünün imside menzil’dir.
- Taa Adiyaman’a mi gidiyorsunuz? Ben oralara kadar gidemem yaa.
- Asik, masugu nerede olursa olsun, illaki onun yanina gider. Bu yol ask yoludur. Aylin kardesim.
- Yaa üstüme büyük bir agirlik çöküverdi. Nedir bu? Bir türlü anlayamiyorum, gitsem iyi olacak.
- Sen bilirsin, ama daha çayimizi içmedik.
- Olsun, insallah yarin içeriz.
- Insallah, her zaman bekleriz.

Sonra Hatice, onunla beraber asagi kadar indi. Sokaktan yolcu etti.
Bir rüya görmüstüm hayatim tamamen degisiyordu. Sonra o rüyada gördügüm zatin fotografini görmüstüm. Bir sok vaziyeti geçiriyordum. Iç alemimde depremler olmakta, karsi durulmaz tufanlar kopmaktaydi. Dogru bildigim çogu seyler yanlislik ve yalan mecrasina dogru hizla kaymaktaydi. Alaya alip, hafif buldugum pek çok anlayis,duygu ve yasam biçimleri de sanki ruh elbiseme tipa tip uymaya baslamisti.

Ruhum, gönlüm ha bire aranmaktaydi. Büyük bir susuzluk hissi kaplamisti benligimi. Neyi aradigimi tam olarak bilmesemde, Allah korkusu ve din sevgisinin ruhumdan yavas yavas düsüncelerime ve davranislarima aksettigini görmekteydim.

Bu sok halinde kendimi odama zor attim. Bu ruh yorgunluguna dayanamayip derin bir uykuya daldim. Sabah hizmetçilerimiz okula uyandirmak için odama geldiler. Yine derin bir sokla açtim gözlerimi. Aklim allak bullak olmus, gönlüm meçhul bir muhabbete kaymaya baslamisti. Evet, Hatice’lerin evinde fotografini gördügüm zatin yüzünü rüyamda görmüstüm bu seferde.

Evet, ben Aylin degismeye baslamistim fevkalade. Eski Aylin sanki bir gömlek gibi üzerimden siyrilip çikmisti. Taban tabana zit bir kisilik olarak basliyordum hayata. Sanki yeni dogmustum. Algilanmasi çok muhal bir sevgi beni emziriyor, yetistiriyor ve ruhuma devamli yeni dersler talim ettiriyordu. Zevkinin tarifi çok güç olan bir coskunluk(cezbe) halinin içerisindeydim.

Mini etekli elbiselerimi giydigimde, derin bir utangaçlik hissi uyandi. Vücudum alev alev yaniyordu. Ruhum feryadi figan etmede, gönlümdeki muhabbet mengene gibi sikmaktaydi kollarimi. Elbise, elbise degildi iste, düpe düz boynuma geçmis daragacinin yagli urganiydi.

Manevi konularda, bilgimin pek az oldugundan, yasadigim vakalari da aslinda tam olarak çözemiyordum. Sok tesiri devam etmekteydi. Bu halimle okuluma gittim. Hemen Hatice’yi aradim ve buldum. Yasadiklarim hepsini ona can havliyle aktariyordum. O sanki benim tercümanimdi. Çünkü yasadigim bu olaylarin lisanini hiçmi hiç bilmiyordum. Hatice’yle hep birlikte olmam lazimdi. Hem ona asiri bir muhabbet duyuyor, hemde onun bildiklerine çok ihtiyaç hissediyordum. Aksam Hatice’lere gitmek üzere anlastik.
Derslerin bitmesini, aksam olmasini delicesine bekledim. Nihayet Hatice’yle bulusup evlerinde aldik solugu. Hemen diger odalarina geçip konusmaya basladik bile.

- Ben ne yapacagim,Hatice , bu hayat beni çok ama çok sikbogaz etmeye basladi. Giydiklerimden,arkadaslarimdan, kisacasi zevk aldigim her seyden simdi sogudum. Artik haz etmiyorum. Bazen onlardan kusacak duruma bile geliyorum. Kardesim ben yasantimi tamamen degistirmek istiyorum. Ruhum Allah ve Peygamberini arzu ediyor. Onlari daha çok sevmek, daha çok askla baglanmak istiyorum.
- Ne güzel söylüyorsun, güzel kardesim, dediklerini ele geçirebilmek için, Allah’in emir ve yasaklarini bilmen lazimdir. Dinini ögrenmen lazimdir. Bu isler kolay olmayabilir. Ailen bakalim ne diyecek senin bu isteklerine?
- Olsun, ne olursa olsun. Ben dinimi ögrenmek ve onun düsturlarina göre hayatimi düzenlemek istiyorum. Ailem hakkinda bir sey söyleyemiyorum. Çünkü ;onlar, ben birazcik uzun giysem bile, bana kiziyorlar, utaniyorlar. Ruhum engel tanimiyor Hatice. Basima gelebilecekleri tahmin edebiliyorum. Fakat, Allah yoluna basimi koyacagim, her bir güçlüge katlanacagim, ve Allah’in istedigi gibi yasayacagim Hatice.
- Gerçekten her seyi göze alabiliyormusun?
- Evet, Hatice evet, ölüm bile simdi viz geliyor bana. Gönlümün sultani beni çagiriyor. Ilahi ask beni çagiriyor. Seytan yas tutmada, karalar baglama da. Ne rahatlik, ne para, ne dünyevi zevkler, hiçbirisi benim susuzlugumu gidermiyor. Aksine daha da artiriyor. Ruhum çoktan gönüller sultanina tapulandi bile. Gönül hasretinden yandi bir kere. Hatice, ne olursun beni onun yanina götür.
- Hani Adiyaman çok uzakti, gidilemezdi? Ey kardesim, iste bu yasadigin ilahi asktan bir nefestir. Insan onu tattimi artik eski bildigi tüm tatlar aciya döner. Tüm zevkler söner, kaybolur gider. Ilahi askin zevki, ruhun tadi, tuzudur.


-DERGAH-
-DERGAH-

Mesaj Sayısı : 795
Kayıt tarihi : 30/10/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) Empty Geri: zor AŞK (Seyyid İhsan Erol)

Mesaj  -DERGAH- Salı Ocak 13, 2009 2:14 pm

Herkesin, askin bas agrisina dayanacak kuvveti yoktur. Ama Allah(c.c.)insana ondan bir nebze tattirdi mi? Bir insani merhamet buyurup, fazlu kereminden ona muhatap kildi mi, artik onun inayetiyle insanoglu o ugurda en asilmaz engelleridahi alt etmeyi göze almistir. Aylin’de o kutlu kervana katilmanin yol hazirliklarini çoktan görmeye baslamisti bile.

- iki gün içinde her seyim öyle degisti ki; bunu dilim ifade etmekten, aklim ise yorumlamak tan aciz kalmaktadir.o gönüller sultanina öyle bir ask dogdu ki gönlümde, hasret onu emzirmekte, zorluklar onu daha büyütmektedir, Hatice kardesim. Dün gece ne kadar çok agladigimi bir bilsen. Ne güzel bir özlem bu, ne kutlu bir sevda bu. Ruhum vuslatina kavusmak için pek aceleci davraniyor. Gönül ona hicret etmeyi,çoktan bayram ilan etti. Bütün yollar ona çikmakta, bütün duygular sel olmus sultanima akmaktadir. Onu görsem, bir ziyaret etsem, bütün pismanliklarimla, bütün asiliklerimle, bir hiçkirik kapanip tövbe etsem, Rabbime yalvarsam, gözyasi denizinde ondan affi magfiret dilesem. Baska bir istegim yok artik, Hatice.
- Insallah, kardesim, Allah(c.c.) senin bütün günahlarini bagislayacak, sana yeni bir hayat lütfedecektir. Sonra kötülüklerin hep iyilige çevrilecek, anandan dogmus gibi tertemiz olacaksin. Bunu iyi bilesin, tevben kutlu olsun.
- Öyle bir pismanlik var ki içimde; yaptiklarimi düsündükçe gülsem mi, aglasam mi kestiremiyorum. Sultanimin çagrisi bak beni simdiden ne kadar degistirdi. Hem sultanimi tanimadan geçen su asksiz ömrüme aciyorum, hem yaptigim o azginliklardan da pek çok utaniyorum. Rabbim bütün kötülüklerimi silsin. Öylesine yalvarmak geliyor yüregimden. Bütün ruhumla, killarima varana dek bütün vücudumla Rabbimin huzurunda diz çöküp, ondan rahmetini, affini dilenecegim. Günahlarimi, isyanlarimi itiraf edip, tamamiyla onun merhametine siginacagim. Simdi çok uzagim senden Rabbim, ama sultanimin hürmetine, ne olur beni zatina yaklastir, beni affet, beni sevenlerin kervanina dahil et. Muhakkak sen affi çok seversin. Iste böyle saatlerce, günlerce yalvaracagim.
- Ne kiymetli bir haldir yasadigin. Ne güzel dualar dökülüyor dilinden. Rabbim seni sevmis ki, zamanin efendisini sen hiç tanimadan, duymadan sana rüyanda nasip etmis. Seni dergahina, affina, rizasina davet etmis. Hem senin kalbini de degistirmiste, apar topar ask yollarina düsürmüs. Dün, nefsinin ve dünyanin esiriydin. Simdi onlar senin esirin olacaklar. Sultanimin himmetiyle artik dünya senin pesinde kosacak. Helal bahçesi, insan nefsi için genis ve yeterlidir. Haramin zilletinden ve sikletinden kurtulup, helalin rahatina kavusacaksin. Kalbin kararmadan, vicdanin rahat bir sekilde, yiyip içecek eglenebileceksin. Sakin bunu bir mahrumiyet olarak algilamayasin. Allah helal dairesinde, insana rahat edebilecegi her türlü nimeti bahsetmistir. Haramda ise muhakkak insanlar için maddi ve manevi türlü zararlar, hastaliklar vardir.
- Çagimiz insanina baktiginda bunu rahatça görebilirsin. Toplumlarin huzursuzluklari, insanlarin özel hak ve mahremiyetlerinin hiçe sayilmasi, mazlumlarin hakkini arayabilecek merci bulamamalari, çesitli ölümcül hastaliklarin artmasi, hep haramlarin yayginlasmasindan meydana gelmistir. Insanoglu Allah’in yasaklarini çignedikçe, insanlik çökmüs, adeta yoklama noktasina gelmistir.
- Ama Allah’a ve onun ve onun dinine müstak olan kullar, az da olsa yeryüzünde mevcuttur. Ne mutlu sana, simdi sen de o kutlu insanlarin arasina katiliyorsun. Zor fakat gerçek olan ask denizine yelken açiyorsun. Bir kere bu aski tattimi gönül, daha baska zevklerden artik medet ummaz. Daha onlari hiç çekici bulmaz. Bu askin müptelasi olu da, yardan baskasindan çare bulmaz. Aylin gel senin ismini de degistirelim.
- Nasil yani? Ismim güzel degimli?
- Dinimize uygun bir isim bulalim.
- Peki olur, sence ne olsun?
- Rukiye olsun derim. Nasil?
- Çok güzel, kimin ismi acaba?
- Peygamber( s.a.v.)’ in kizinin ismidir. Ayrica sultanimizin gelininin de ismidir.
- Çok güzel oldu Hatice kardesim, çok. Sana minnettarim. Siz nasil iyi olabiliyorsunuz bu kadar? Hayrete düsmemem mümkün degil. Böyle samimiyet, böyle kardeslik, böyle huzur daha önce hiç rastlamadim da, saskinlipimi bagisla lütfen. Siz ne karsilik bekliyorsunuz benden acaba?
- O nasil söz Rukiye, bizim bekledigimiz, yalniz ve yalniz senin ebedi dünyani kurtarman ve huzura ermendir. Biz asla baska bir sey düsünmeyiz. Allah, müminlerin kardes olduklarini yüce kitabimizda açiklamistir. Insanin kardesinin iyiliginden baska neyi ister ki? Eger bir sey isteyen çikarsa, sakin onlara yakinlik gösterme, onlardan derhal uzaklas.
- Hatice, bana biraz sultanimi, onun köyü menzili anlatirmisin lütfen! Çok merak ediyorum, inan saatlerce sultanimdan bahsetsen inan bikmam. Aksine coskunlugum, özlemim artiyor. Hadi ne olur anlat.
- Orasi gönül aleminin köyüdür kardesim. Allah gönlü ne için yaratmissa, iste pinarin basi simdi o köydedir. Simdi dünyada, gönüller çorak topraklara dönmüs, özünü kaybetmis, sevdasini yitirmistir. Iste yagmur o köydedir. Sultanimin bir nazari, çöl olmus kalpleri hemencecik diriltir. Insanin özüne Allah sevgisini asilar. Yitik sevdamizi yeniden hatirlatir, ögretir ruhlarimiza. Insan Allah içindir. Allah’a kul olmak için vardir. Rabbini sevmek ve sevilmek üzere yaratilanlarin çekirdegi, özü olan gönül ona bahsedilmistir. Menzil ancak yasanir canim kardesim, anlatmak gerçekten muhaldir. Ama senin için anlatmaya gayret edecegim. O köyde, her seyin basi olarak, sevgi, ask, muhabbet ve kardeslik vardir. Sofiler, bir digerinin hizmetini görmek, ona yardimci olabilmek için adeta yaris içerisindedirler. Orada, herkesin yüzünde manali bir tebessüm görürsün. Iste bu gönül huzurunun alametidir. Hep huzurun pesinde degimliyiz? Mücadelemiz, çabalarimiz hep huzur ve rahatimizi saglamak için degil mi? Lakin, huzur ancak Allah’in zikrinde ve askindadir. Baska zevkler ve bagliliklar ancak huzurun taklitleridirler. Huzur ancak gönülde meydana gelir ve bu Allah(c.c.) tam bir baglilik ile mümkün olabilmektedir. Menzil insana, bu ebedi huzuru elde etmenin yollarini göstermekte, gönül egitimi vermektedir.
- Bazilarini agliyor görüyorsun Menzil’de. Bunlar sevinç hiçkiriklaridir. Vuslat deminin zevkine bazen gözyaslari sahit tutulur.
- Bakiyorsun, çay ocaginda sofiler toplanmislar, bir agizdan kaside söylüyorlar. Aska gelmis naralar atiyorlar. Bir diger kösedeyse, kulaklar dikkat kesilmis, Allah sohbeti yapilmaktadir. Hem, Gönüller sultani oraya ziyarete gelen herkese ikramda bulunuyor. Sabah ve aksam saatlerinde ekmekle birlikte sofilere Menzil çorbasi sunuluyor. Bu ekmekte, çorbada insanlar için, ask, muhabbet ve sifa vardir. Kimler bu çorbanin bereketiyle, bilmem hangi hastaligindan kurtulmustur. Bazilarininsa ruhlarina südur etmis, manevi hastaliklara sultanimin bu ekmegi, çorbasi sifa olmustur.
- Manevi hastalik ta ne demek Hatice? Açarmisin biraz?
- Insani Allah’tan uzaklastiran her sey, kul için manevi bir hastaliktir. Günahlar ve bunlarin insan ruhu üzerinde olusturdugu amansiz gaflet ve dalalet, insani hezimete götürüyor degimli? Bu günahlarin, ve bu günahlara yol açan aliskanlik, huy, düsünce ve duygularin hepsi manevi hastaliklardandir. Örnegin; cimrilik, hirs, giybet, kin, nefret, gösteris, kendini begenme, kibir ve sayamadigim digerleri, gönülleri kanser edip kisa zamanda öldürmektedir.
- Insanoglunun, yüzünü Rabbine döndürmesi, yani yaratilis gayesine dönmesi için tedavi olmasi gerekmektedir. Bu tedaviyi ancak ve ancak çok ehil biri yapabilir. Sultanim da su an yeryüzünde en maharetli olanidir. Onun için bir an önce Menzil’e gitmemiz gerekiyor Rukiyecigim. Hem insan bir kere Menzil’i görmüs mü, eh artik daha arabasi dönüs yoluna çikar çikmaz , en kisa zamanda tekrar gelmenin planlari yapilir, kafalarin içinde. Gönüller hüzne, gözler çogu zaman göz yasina gark olur, dönüs yolculugu basladigi zaman. Var sen artik gerisini düsün, gelenler için Menzil ne anlama gelmektedir? Insallah yola çiktiginda göreceksin, yolculukta saatler nasil geçmek bilmiyor, yollar uzadikça uzuyor, hasret dayanilmaz bir hal aliyor. Bak Rukiye, menzilde her sey Allah’in emirlerine uygundur. Kadinlar ve erkekler ayri ayri yerlerde kalirlar. Birbirlerini görmezler. Böylece gözlerini rahatlikla haramdan korumus olurlar. Insan gözünü haramdan korudugu zaman, gönül Allah’in nuru ile dolmaya baslamis demektir. Çünkü, gözden gönüle akan bir yol vardir. Göz neye bakarsa, neyle ilgilenirse gönül onunla dolar degimli kardesim? Göz sürekli harama, malayani seylere nazar edip durursa, günahlarin zulmeti onu siyaha çevirir yavas yavas. Isigi kaybettikçe, Allah’in nurunu, muhabbetin zevkini, taatin hoslugunu hissedemez olur gönül. Böylece ölür gider. Gönlü ölmüs bir insanin da, bir nevi insancil tarafi yok olmustur. Belki hayvanlardan bile daha asagilik davranislar, hareketler o insanlardan südur edebilir.
- Hatice, ben gönlümün kiymetini insallah bilecegim, onu bütün kötülüklerden korumaya çalisacagim, sultanimin duasiyla. Gözümü, kulagimi, dilimi, aklimi bütün azalarimi, geri kalan ömrümü de Allah’in hosnut oldugu sekilde kullanmak istiyorum. O’nun askina mazhar olmak için ne gerekirse yapacagim.
- Bunlar kolay isler degil Rukiye. Ama Allah’in inayetiyle insallah senin için kolaylastirilir. Gerçek sevenlerden olursun, beni dualarindan mahrum etme canim kardesim benim.


Bu gönül çekici muhabbet, ruhumu o denli sarhos etmisti. Gecenin sonu gelmisti de, zaman mefhumu aklimin ucundan bile geçmemisti. Saat sabahin 5 ni gösteriyordu. Bu nasil bir duyguydu, bu nasil bir muhabbetti. Insan hiç içki içmeden, hap kullanmadan bu denli kendinden geçip de her seyi unutabilirimiydi? Hem de ne basinda ne de sonunda en küçük bir nefret, hosnutsuzluk ve vicdani rahatsizlik olmadan. Bu ne kadar yüce bir bagimlilikti. Bunu asla hiçbir seye degismeye niyetim yoktu. Müsaade isteyip Hatice’lerden ayrildim. Arabama binip yola çiktigimda saat 5:30’zu bulmustu. Ancak 6:00 da evde olurdum artik. Eve bu kadar geç gitmem ailem için hiç problem olusturmuyordu ya, ilk defa bu beni pek çok sevindirmisti.
-DERGAH-
-DERGAH-

Mesaj Sayısı : 795
Kayıt tarihi : 30/10/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) Empty Geri: zor AŞK (Seyyid İhsan Erol)

Mesaj  -DERGAH- Salı Ocak 13, 2009 2:15 pm

- Haticelerden çiktiktan sonra,çarsiya ugradim kendim için,dinim için gerekli olan bazi ihtiyaçlarim vardi.Onlari alip evime dogru yöneldim.Içimde tarifi mümkün olmayan bir huzur vardi.Bu huzuru hiçbir seyle açiklayamiyor,hiçbirseye benzetemiyordum.Bu insanin yaratilis gayesine dönmesinin,yani varolusunun amacina yönelmesinin getirdigi emsalsiz bir mutluluktu.Bunu çok iyi fark edebiliyordum.Gönlümde essiz bir muhabbet vardi.Içim yaniyor,bir cezbe bütün ruhumu sariyordu.Bu ne güzel bir zevti.Dünyevi tatlara hiç mi hiç benzemiyordu.Ne basinda,ne sonunda,ne de ortasinda pismanlik,bezginlik hiç mi hiç yoktu.Bunun ilahi muhabbet oldugunu bilecek kadar ilmim yoktu ama,bu muhabbet bütün hislerime,düsüncelerime hakim olmustu bile.
- Eve verdigimda dogru odama girdim.Üstümü degistirip yatagima girdim.Huzur içinde uykuya dalmisim.Sabah uyandigimda rahat bir uyku uyudugumu,vücudumun dinlendigini hissediyordum.Hemen esyalarimi toparlayip çantama doldurdum.Alelacele evden çiktim.Arabama atlayip okulun yolunu tuttum hemen.Okula yaklastigimda çantamdan basörtümü çikarip basima örttüm.Uzun etegimi de hemencecik üstüme geçiriverdim.Sonra da montumu bir güzel üstüme giydim.Okulun kapisindan içeri adimimi attim.Daha önceden beni taniyan kiz-erkek herkesin agzi açik kaliyordu.Bir saskinlik,bir hayret ki sormayin,bütün gözler üstümdeydi.
- Türlü türlü fisildasmalara,konusmalara sahit oluyordum.
- Bu bizim çilgin Aylin degil mi?
- Aaa,inanmiyorum,basini da kapatmis,upuzun bir etekte giymis,aman aklimi yitirecegim simdi,bu kiz mini etekten baska bir sey hayatta giymezdi de.
- Bu Aylin degilmiydi,daha bes on gün önce basini örtenlerle alabildigince dalga geçen,onlari yobazlikla,geri kafalilikla suçlayip,onlardan sanki igrenen bu kiz degilmiydi?Inanmasi ne kadar zor,simdi kendisi onlar kadar siki siki kapatmis her bir tarafini.!
- Bazilari da benden güzellikle,iyilikle bahsediyorlardi.Beni takdir ediyorlar,bana hidayet nasip ettigi için Allah’a hamdediyorlardi.Kisaca okul fena sekilde çalkalaniyordu iste.
- Bu diyaloglarin arasindan,o türlü türlü ifadeler dolu bakislarin arasindan siyrilarak sinifa girdim.Sinifta yine bir patirti koptu.Herkes yanimdakilerle beni konusuyor,kimi bana dogru alçaltici bakislar firlatiyor,kim ise takdirle,muhabbetle bir güzel tebessüm gönderiyordu.Ama halimden o kadar memnundum ki bu olanlardan hiç rahatsizlik duymuyordum.Iç dünyam tamamen huzur doluydu.
- Biraz sonra kapi açildi ve hoca göründü.Beni bu halde görünce ilk olarak afalladi,gözleri yuvalarindan çikacakmis gibi oldu.Sonra kedisini toparlamaya çalisti.Gözüme bakarak disari çikmami söyledi.Sok olma sirasi bana gelmisti.Elim ayagim çözülmüstü sanki.Düsüncelerimi bir an toparlayamadim.Sonra üç defa ‘’çik’’ diye yüksek sesle bagirdigini hatirliyorum hocanin.O an bir hiçkirik bogazima dügümlendi,aglayarak yerimden firladim,hocaya hitaben:’’seni Allah’a ve sultanima havale ediyorum’’dedim.Hiçkiriklar arasinda sinifi terk ettim.
- Kosarak arabamin yanina vardim.Alelacele arabama binip okuldan ayrilmak istiyordum.Hem agliyor,hem araba kullaniyordum.Bu ahval içinde okuldan epeyce uzaklasmistim.Sakin bir yerde durdum,arabadan indim.Hem agliyor,hem de kendi kendime aci aci konusuyordum:
- Ben basim açik,etegim kisa iken herkes beni kiskanir,el üstünde tutardi.Simdi bakiyorum etrafima,o eski insanlar benden kaçiyorlar,bana selam bile vermiyorlar artik.Anlamak çok zor Allahim,çok zor.
- Bunlar islami hiç mi tanimiyorlar?Nasil müslümaniz diyebiliyorlar,etraflarinda onlarca cami görüyorlar,yasadiklari her bir günde onlarca ezan sesi kulaklarinda çinliyor,hiçmi utanç duymuyorlar.?Az çok tarih okuyorlar.Cedlerinin ahlaklarini,yasantilarini ve o yasantinin getirdigi ulu medeniyetleri biliyorlar.Akillari hiç mi tarihlerinden bir sey anlamiyor,hiçmi ibret almiyorlar?Aman yarabbi,affet Allahim beni affet.
- Bu hal bende aksama kadar devam etti.O kuytuda öylece aksama kadar agladim,kendi kendime aldim verdim durdum.Sonra arabaya atladim.Hatice’nin evine dogru yöneldim.Heyecanliydim.Namazi ve kuran-i kerimi ögrenecektim,içimde dinimi ögrenmeye karsi konulmaz bir istek vardi.Bir an önce gerekli bilgileri ögrenip Allah’a kulluk yapmak istiyordum.Üstümde ulu bir tasarufat vardi.Sultanim beni öyle bir koruyordu ki,eski hayatima,günahlara karsi hiç mi hiç heves duymuyordum.Ilahi muhabbet denizinin dalgalari arasinda gönlüm her an cezbe ile doluyordu.Bazen öyle doluyordum ki,kendimi tutamayip bagirmak geliyordu içimden,herkese sultanimdan bahsetmek istiyordum.
- Hatice’lerin evine ulasmistim.Kapiyi Hatice açti.
- Hos geldin Rukiye.
- Hos bulduk Hatice.
- Hatice beni görünce çok sasirmis,sok olmustu.Okulda olanlari duymustu herhalde.Bu aci olayin ardindan ayni askla dinimi ögrenmeye gelmem belli ki onu sevindirmis,ayni zamanda da oldukça afallamasina sebep olmustu.
- Sabret kardesim sabret,sabrin sonu ancak selamete çikar.
-DERGAH-
-DERGAH-

Mesaj Sayısı : 795
Kayıt tarihi : 30/10/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) Empty Geri: zor AŞK (Seyyid İhsan Erol)

Mesaj  -DERGAH- Salı Ocak 13, 2009 2:15 pm

Hemen kapinin önünde paylastiklari aci ile kaynasmis güzelliklerden sonra , Hatice onu içeri buyur etti. Alel acele içeri girip Hatice nin odasina çiktilar.

Rukiye’deki dinini ögrenme ihtiyaci ve tutkusu öyle bir hal almisti ki , sabir yerini dizgin vurulamayan çilgin istiyaka birakmisti. Doyumsuz bir istah vardi içinde , ögrenme arzusu ona her türlü güçlügün üstesinden gelebilecegini fisildayip duruyordu durmadan .Evet ögrenmeliydi ki engin bir muhabbet duyduyugu yaraticisina kulluk yapabilsin , onun sevgisine mashar olabilsindi.

Dostunun getirdigi çayi çabucak yudumlayip bitirdi. Bu arada derslere nasil bir baslangiç yapacaklarini konustular. Kuran’i kerim ögrenmekle ise baslamanin uygunluguna karar verdiler.

Hatice hemen bir Elif- ba cüzü kapip getirdi. Besmele çekip ilk derslerine basladilar.

Rukiye’nin içini derin bir huzur kaplamisti. Bu duydugu, okudugu harfler onu öyle cezpediyordu ki, hemen ögrenip, bir an önce bitirip, Kuran’i okumak istiyordu. Ikisininde içi kipir kipirdi. Sanki tek vücut olmuslar, ruhlari ve bedenleri disaridaki tüm hayattan soyutlanmis, sanki muhabbetin ve egitimin özünde yeni varlik kazanmis gibi. Ilginç bir haldeydiler.

Saatler muhakak geçecek, zaman onlari beklemeyecekti. Ama, onlar bu istiyaklariyla sanki zamani bile maglup etmisler, gayeleri ugruna her seyi bir kenara itivermislerdi. Iste bu durum, Allah(c.c.) ‘ in yüce bir inayeti ve O ‘nun sevgili Dostu’nun dua ve himmetinden baska bir sey olamazdi.
Iste sabah ezanlari okunuyordu. Dakikalar ve saatler bu askin karsisinda hükmünü yitirmisti. Gece sona ermis, sabah olmus fakat onlargeçen zamanin ayirdina hiç varmamislardi.

Gayesine ve maksadina teslim olmak bu olmaliydi. Ancak somut bir sakilde mükemmel olarak, böyle yasanabilirdi. Bu mutlak bir askin ve kudretin eseriydi.

Rukiye namaza bailamak için can atiyordu. O’nu durdurmak mi, inanin kimsenin gücü buna yetmezdi. Içindeki heycan hiçbir engeli tanimayacak kadar siddetliydi. Kendini taniyamiyor, kendine hiç engel olamiyordu.

Sonunda sekil olarak namaza baslamaya karar verdiler. Hatice namaz kilacak,Rukiye de O’nun hareketlerini taklit edecekti. Böylece sekli olarak da olsa namaz kilmaya baslamis oluyordu. Bu bir baslangiçti, ama ne kutlu bir baslangiçti.Seviçten ne yapacagini, ne konusacagini sasirmisti Rukiye. Namaz ötelere tutkulu ruhunu, alip sanki cennete götürmüstü. Evet namazda nihayetsiz bir huzur vardi. Simdi hakikaten anliyordu ki hiçbir zevkle, ihtirasla tatmin olmayan çilgin duygulari, simdi namazla rahat ve sukunete kavusyordu.

Hiç ayet bilmeden bu namaz bile, ruhunu dingilige ve sukunete kavusturmaya yetmisti. Oldukça rahatti ve huzurluydu. Hatice’nin daha önceki sohbetlerde bahsin yaptigi ‘kulluk’ meselesini yasayarak idrak etmek, Rukiye’yi sarsilmaz bir sevinç duygusuyla dolduruyordu.

Bu arada örtünme ile ilgili kafasina takilan noktalar vardi.

-Hatice, islam’a göre örtünme nasil olmali? Namaz kilarken nasil örtünmemiz gerekiyor?

-Kardesim, örtünme dinimizin en önemli rukunlarindan, farzlarindan bir tanesidir. Örtünme, kadin için çok önemlidir. Örtünen kadin, dinini koruyabilir, haya duygusunu duygusunu kolay sekilde yasayabilir, buda Müslüman kadinin iffetinin,namusunun,ahlakinin korunma altina alinmasini saglar.

-Rukiyecigim, dinimiz kadinlarin mahremiyet duygusuna çok önem vermistir. Öyleki, kadinin saçinin bir telinin bile çöp kutusuna açik olarak atilmasi uygun düsmez. Çünkü , o saç telinin orada yabanci bir erkek tarafindan görülmesi bile haramdir. Bunun için çok dikkatli olmamiz gerekiyor. Canim kardesim.

-Bir de günümüzde modernlik adi altinda tesettürü istismar eden, küçük gören, veyahut bu noktada nefis ve seytanina yenik düsen kadinlar türedi.Tesettürü günlük hayattan çikarip sadece ibadetlere indirgemek isteyenler ve böyle yapanlar bunlardandir. Basini örtüp, vucud hatlarini belli edecek sekilde ve acik giyinenler bunlardandir. Bir de tesettürü tamamen ret edenler vardir ki, Allah(c.c.) onlarin serrinden bu milleti korusun. Biz, dinimiz tam olarak nasil emretmisse, o sekilde örtünmeliyiz kardesim.

-Kisaca örtünme(tesettür) kadin için su sekildedir. Yalnizca yüz ve eller açik kalabilir. Saçlar ve diger bütün uzvular, hatlari belli olmayacak sekilde kapatilacaktir. Ayrica kendisine helal olan esi ve nikah düsmeyen yakin erkek akrabalari hariç(baba,amca,dayi,dede,erkek kardes kayinpeder) hiçbir erkegin yanina ve disariya dis elbisesi olmadan çikamaz. Kardesim bu konuda çok dikkatli olmaliyiz. Kimseye kulak asmamaliyiz.
-Eger Allah(c.c.) ve ahireti seviyorsak, dünyada onu kazanmak için çok gayret etmemiz gerekiyor. Allah(c.c.) Kuran’i Kerim’de söyle buyuruyor.”Insan için, ancak çalistigi vardir.” Ahirette, karsimiza çikacak olan, bize fayda saglayacak olan ancak Salih amellerimizdir. Diger bütün isler, gayretler ve emekler ahirette insana hiç hayir getirmezler.

-Insan bu alemde, yarin ahirette pismanlik getirecek, yüzünü kara çikaracak isler yapmamalidir. Eger bir yanlis olursa, bir günah islerse, hemen ondan geri dönmeli, candan tevbe istigfar etmelidir.
-Hem bizler, burada sevdiklerimizle nasil beraber olmaya can atiyorsak, Menzil’e gitmek için gün,saat sayiyorsak, ebedi olan ahiret aleminde onlarla temelli beraberligin yolunu bilmek zorundayiz. Bu yol ise ancak bir tanedir. O da o degerli insanlarin yaptiklari Salih amalleri islemeye çalismak, bu noktada çok gayret ve sebat sahibi olmakla gerçeklesebilir. Peyganber(a.s.) “Kisi sevdigiyle beraberdir.” Dedi. Evet sevdigimizle ahirette beraber olacagiz ama sevdigimizden emin olmak zorundayiz. Bunun ölçüsü ise, sevilenin isteklerine boyun egmektir.

-Nefis, ahireti ve ahiret lezzetlerini hiç tanimaz. O hep, pesin zevklerin pesinde kosmaktadir. Bilmek zorundayiz ki nefis, dünya lezzetlerinin mübtelasidir. Helal veya haram olmasi nefsi pek ilgilendirmez. O hep ister durur. Arzularin bir an önce yerine getirilmesi için insani kurcalar durur. Insanoglunu felakete sürüklemekten hiç çekinmez. Biz nefsin tasallutundan kurtulalim ki, Allah(c.c.) emirlerine ve yasaklarina ram olabilelim.
Vakit epey ilerlemisti. Neredeyse ögle oluyordu Hatice’lerden aceleyle ayrilip, arabasina atladi. Içine sigmayan bir huzurla bas basa hissetti kendini. Daha önce böyle bir sevinç, güzellik hiç yasamamisti. Içinden : ‘huzur, simdi buldu beni. Bütün düsüncelerim ve duygularimla beraber, ne kadar rahatim.’ Diye konusup durdu.

Eve gelmisti. Sessizde kapiyi açti. Annesine görünmeden, odasina çikip, yatagina söyle bir uzandi. Zaman ne hos sürprizlerle doluydu. Rabbimiz ne kadar da merhametliydi, dün ne asagilik hayvan bir yasamla tepiniyorken, bu gün saadet ve dinginlikle insanligini yudumluyordu aheste aheste

Ögle ezani okunmaya baslamisti iste. Ezan sesiyle Rukiye’yi bir aglama tuttu. Agladikca pismanliklar, yanlisliklar yerini Allah(c.c.) sevgisine ve teslimiyete birakiyordu.

Müezinle beraber ezani kelime kelime tekrarladi, hayir adeta kocaman bir susuzlukla ruhunun
en ince dehlizlerine kadar ezani içip içip durdu.

Ezan bitmisti. Hatice’nin namazi nasil kildigi gözlerinde canlandi. Kendisine göre abdest alip ve bir sey okumadan sekil olarak namazini kildi. Sonra yagina girip hemen tatli bir uykuya daldi.
Rüyasina Gavs-i Saani Hz. Girdi. Sabri tavsiye etti. Allah(c.c.)’in her seyi gösterecegini ögretecegini anlatti.

Uyandiginda, Gavs Hz. Simasi hala gözlerinin önündeydi. Söyledikleri kulaklarinda çinliyordu. Kalbinde emsalsiz bir muhabbet vardi. Kendi kendine sordu:”Rukiye, bu yol, yarinlar senin için pek çok zorluklar, musibetler, kederler getirsede Allah(c.c.) yolunda yürümeye hazirmisin? “ uzun uzun düsündü yine:”evet, ne olursa olsun, bu güzel yoldan, asla pislige geri dönmeyecegim. Her seye katlanacagim, hazir olun zorluklar, Allah(c.c.) yardimiyla hepinizin üstesinden gelecegim.insallah dedi.” Giyinmeye basladi.

Arabasina atlayip yola çikti. Bir müddet sonra durup çantasindan esarp ve uzun elbisesini çikardi. Hemen üstüne onlari giyip, rahatlamis ve kendine güveni gelmisti. Okula dogru sürmeye devam etti.

Aslinda okula çok geç kalmisti. Ama yinede okulda görünmesinin dogru olacagi inancindaydi. Okula gitmedigi de duyulursa, yasadigi degisim ailesinin kulagina daha çabuk gidebilirdi. Son derse girdi. Sonra çikista Hatice’yle bulusup, arabaya atladiklari gibi, solugu Hatice’nin evinde aldilar.

Sohbet yine açilmisti önlerine. Rukiye’nin susuzlugu had safhadaydi. Kanmak bilmiyordu. Ögrendikce meraki artiyor. Dinledikce daha çok sey ögrenmek istiyordu. Kendine bakiyor, cehaletinden bir an önce kurtulmasi gerektigini hissediyordu. Yasamak için neyin ne oldugunu bilmek zorundaydi. Rukiye akilli ve uyanik bir kizdi. Az bilmek O’na yetmiyordu. Tafsilatiyla ögrenmek istiyordu. Islamiyeti

Yine sabah in oldugundan ezan ile haberleri oldu. Koskoca bir geceyi sohbetle, dersle bir çirpida geçirdiler. Kuran-i Kerim derslerine devam ediyorlar, yavas, yavas sureleri ögrenemeye basliyordu. Rukiye. Bu arada sohbette koyulasiyor. Naksibendiligin sartlari, faziletleri, güzelligi ve üstünlügü hakkinda konusuyorlar. Hatice anlatirken adeta yeniden ögrenip yasadigini hissediyordu. Bu Sadat’in onlara kiymetli bir tasarrufuydu.

Hatice, ayni zamanda, Islam dusturlarindan, peygamberimizin güzel hayatindan ve islamin güzel ahlakindan bahsediyor, edebi, ihlasi, hayayi, dostuna ögretmek için can atiyordu. Bu iki dost, gerçekten Allah(c.c.) rizasi için birbirlerini seviyorlar, Allah(c.c.) bir araya geliyorlardi. Allah(c.c) da bu birlikteligin karsiligini onlara ziyadesiyle ikram ediyordu.

Rukiye çok açti. Gerçekten bu açlik, bu ögrenme ve ögrendiklerini yasama hevesi, takdir edilmeye ve görülmeye degerdi. Kisa zamanda çok yol almis, Allah(c.c.) in rahmet ve inayetini üstüne çekmeyi basarmisti. Tabi ki bu bir lutuftu. Hatice’de bunun bir fazl-u kerem oldugunu sik, sik tekrarliyordu.

Kisa zamanda Rukiye sureleri ögrendi ve namazini kilmaya basladi. Hatice onu bir vekil hanimin yanina götürdü. Tevbe alip sartlarini yerine getirdi. Artik rabitalarini yapiyor hetmelerini ise hiç mi hiç kaçirmiyordu. Koca dünya umrunda degildi. Allah(c.c.) yolu o’nu kisa zamanda muhabbete gark olmus, güzel bir mümine yapmisti. Allah(c.c.) yolunun zevkine doyamiyor,sikintilara ve zorluklara baktigi zaman, yüreginde saglam bir sabir ve tevekkül kuvveti buluyordu.

Rukiye artik baska bir insan olmustu. Her halinde bu belliydi. Gavs’in himmeti ve duasi tez zamanda zuhur etmis, yep yeni bir insan olarak hayatinin devrimini gerçeklestirmisti

Seytan ve nefisler elbette kötülük için firsat kolluyorlardi. Bir saglam asker kaybettikleri için, nefret ve hirsla kötülük yapma gayretini had safhaya çikarmislardi.

Artik imtihan ve sabir zamani gelip çatmisti. Hatice, Allah yolunda zorluklar ve sikintilarin da var oldugunu, bunlarin kisi için günahlarina kefaret ve olgunluk sebebi oldugunu dilinin döndügü kadar anlatmisti. Rukiye de bu noktalarda oldukça bilgilenmisti aslinda.

Okul arkadaslarindan bir tanesi, Rukiye’nin annesi ile karsilasmis ve Rukiye’nin çok degistigini hatta tamamen kapandigini ifade etmisti. Anne bunlari duyunca bir sok geçirdi. Kulaklarina inanamiyordu. Böyle bir sey nasil vaki olabilirdi.? Bu saskinlik ve sinir halinde Rukiye yi yanina çagirdi.

- Rukiye, çabuk söyle, kapali kyafetler giyip okula gidiyormussun öyle mi? Çabuk cevap ver bana.

- Evet anne, duyduklarinin hepsi dogrudur. Ben aslima, insanligima dönüs yaptim.
Rukiye, daha cümlesini tamamlamaya firsat bulamamisti ki, annesinin oturdugu yerden hisimla dogruldugunu gördü. Sert bir tokadin yüzünde patlamasida hiç geçikmedi. Anne çildirmisti sanki, bagiriyor, çagiriyor, eline geçen her esyayi,yerlere, duvarlara firlatip parçaliyordu.

-Nasil bizden izinsiz böyle bir halt karistirabildin, nasil bizim yasantimiza ters, serefimize leke sürücü islere bulasabildin?
Diyerek ortaligi birbirine katiyordu.sonra Rukiye’yi kovup, odasina gitmesini istedi, ve kapiyi üzerine kitledi.

O gece, Rukiye sabaha kadar aci, aci gözyasi döktü. En çok din derslerinden uzak kaldigina üzülüyordu. Daha ögrenecegi pek çok sey oldugunun farkindaydi.

Bu arada Hatice’yi de aramis, olanlari aktarmis, gelemeyecegini hiçkira, hiçkira söylemisti. Rukiye ‘nin odasinda, lavoba vardi, ögrendigi kadariyla abdestini aliyor, namazlarini, ezan ukunur okunmaz kiliyordu. O nu hiçbir sey durduramazdi. Allah(c.c.) inayeti ve Gavs-i sani hz. Duasi onunla beraberdi.Anne ve babasinin da hidayete gelmesi için Rabbine yalvariyor, güzel, güzel dualar ediyordu.

Bu arada annesi onu saglam bir göz hapsine almisti. Sabahlari okula giderken, o’na eslik ediyor, aksamlariysa, okula o’nu almaya gelip, dogrudan eve götürüyordu.

Evet o’nun için mihnet dolu günler baslamisti. Ama kahrindan deli oluyor, ögrenmesi gereken bilgilerin çok oldugunu düsünüp, bu duruma nasil bir çare bulacaginin yollarini aramak için aklini zorluyordu.

Hatice’yi ders çalisma bahanesiyle eve çagirmayi düsündü. Ama bu olanaksizdi. Annesi Hatice’yi basörtüsüyle gördügünde, O’nu asla kapidan içeri sokmazdi.
-DERGAH-
-DERGAH-

Mesaj Sayısı : 795
Kayıt tarihi : 30/10/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

zor AŞK (Seyyid İhsan Erol) Empty Geri: zor AŞK (Seyyid İhsan Erol)

Mesaj  -DERGAH- Salı Ocak 13, 2009 2:16 pm

Derin bir düsünce alip götürmüstü ruki’yeyi. Bu güç durumdan kurtulmanin bir yolunu bulmaliydi. Asagi aliyor , yukari vuruyor Hatice ile tekrar bulusmanin formülünü bulmak için adeta kafasini patlatiyordu. Daha ilmin çok basinda oldugunun bilincindeydi.Ögrenecegi o kadar çok sey vardi ki, bunlari hissediyor, bosa geçen vakitleri içinde adeta çildiracak gibi oluyordu.

Yok yok, bu is böyle devam edemezdi. Hatice ile bulusmaya mecburdu. Beyni aç, gönlü susuzdu. Dinini bilmesi gerekiyordu ki; icablarini yerine getirebilsin. Hatice O’na ilim ögrenmenin farz oldugunu anlatmisti. Dini ilimleri bilmeliydi ki, içinde ki deli dolu muhabbet bilinçlensin, olgunlassin, onu Riza-yi Hakk’a götürecek neticeler ortaya çiksin.

Birden Hatice’yi evlerine çagirmak aklina geldi. Evin kapisina geldiginde Hatice basini açar ,içeriye öyle girerdi. Zaten evde erkek olmayacakti. Ama bu fikri Hatice kabul edermiydi acaba? ‘Ya ters tepki verirse halim nice olur diye’ düsünüp keyfi kaçti. Hatice yanlis anlayip, O’na darilabilir, bir daha kendisine yaklasmak istemeyebilirdi. Bu da Rukiye için ölüm demekti. Zaten tutunacak tek bir dalim var, onu kendi ellerimle kirip atmamam lazim diye düsünerek, bu fikirden vazgeçti.

Sonunda nasil hareket etmesi konusunda net bir karar veremeyecegini anladi. Fikir danismak için Hatice’yi aramaya karar verdi. Hatice’yi biraz tanimisti. Onunla fikir telotisinde bulunmak, bu zor durumda en akillica is olacakti.hatice’nin sahsina olan sevgisi,yakinligi asla menfaat odakli degildi. O Allah için seviyordu. Ve düsünceleri de ise yarayacak seyler olabilirdi.

Telefonu alel acele çantasindan çikarip, Hatice’yi aradi.

- Alo Hatice
- Efendim Rukiyecigim nasilsin? Iyisin insallah?
- Maalesef Hatice, ben çok kötü durumdayim. Annem beni zorla eve hapsetti. Evin içinde dönüp duruyorum,düsünüyorum, tasiniyorum senle bulusmak için bir çikar yol bulamiyorum. Hatice az çok anlarsin beni , daha ögrenecegim çok sey var, dinimi hiç bilmiyorum, nasil yasayacagimi, nasil davranacagimi, nasil ibadet edecegimi kisa zamanda ögrenmem gerekiyor, bunun içinde seninle olmaya çok ihtiyacim var, kardesim simdi öyle bir durumdayim ki, ölüm bana daha kolay geliyor.
- Rukiye, kardesim çok üzüldüm bak simdi haline. Insallah Gavsimiz himmet eder,sana güzel bir yol açilir. Tekrar kavusuruz, dini bilgilerin hepsini ben sana en kisa zamanda ögretirim. Zaten masallah sen her bir seyi pek çabuk kavriyorsun.
- Hatice, ne yapayim, bu hapisten nasil kurtulayim, ne olur bana bir akil ögret!
- Size gelsem nasil olur , canim kardesim?
- Olmaz, annem seni basörtüsü ile gördümü çilgina döner,daha kapinin önünden kovar seni.
- Simdi aklima baska bir sey gelmiyor. Galiba biraz selim kafayla düsünmem lazim. Kardesim, ben seni daha sonra arayayim,olur mu?
- Olur, ama ne olursun gecikme, bu zor durumdan bir an önce kurtulmam lazim. Yoksa deli olucam.
- Sen meraklanma güzel dostum,basimizda büyük bir Allah dostu Gavs-i Sani Hz. var. Onun duasi, himmeti çok genistir. Insallah kisa zamanda sana da bir ferahlik yolu açiliverir. Görüsmek üzere kardesim, selamünaleyküm.
Rukiye derin ve umutlu bir bekleyisin içinde bulmustu kendini. Kimseyle konusmuyor, derin bir sükut deryasinin içinde niyaza ve duaya sikica tutunarak ufukta azat kararinin gözükmesi için umutlarini dört açmis sabirsizlikla kivraniyordu.

Bazen kendine bakiyor, kisa zamanda geçirdigi bu mucizevi degisikligin ruhunda ki yankilarini hissediyor,içindeki bedelsiz huzur için Allah’a çok çok sükrediyordu.

Bu sirada ansizin odasinin kapisinda annesini gördü. Kontrol etmek için ugradigi her halinden belliydi. Yoksa senelerdir, annesinin kaç defa odasina geldigini iki elinin parmaklariyla rahat rahat sayabilirdi. Hem bakislari o denli yabanci, o denli kizginlik doluydu ki; sanki Rukiye onun kizi degildi de on kat yabanci, hem de çok büyük bir suç islemis azili bir hayduttu.

Rukiye, ailesinin hidayete gelmesini o kadar istiyordu ki; her namazin arkasindan, hatta neredeyse her zaman Allah’a yalvariyor, dua ediyordu. Onlarinda kalplerinin Allah’in hidayeti ve sevgisiyle dolmasi için kendi canini seve seve feda edebilecegini hissediyordu. Imanin üstünlükleri ve paha biçilmez faziletleri zaman ilerledikçe Rukiye’de tezahür etmeye çoktan baslamisti.

Geçenlerde Hatice’lerde otururken Aile dergisi eline geçmisti. Karistirirken bir yazi görmüs, dikkatini çekmis, ilgiyle okumustu yaziyi. Yazida;

‘Bazi evliliklerde koca, ahlaki yönden çökmüs, maddi olarak iflas etmis ve her açidan yardima muhtaç hale gelmis olabilir. Böyle zamanlarda inançli bir kadina büyük bir görev düsmektedir. Iman, sabir ve vefa ile hem yuvasini kurtarabilir hem de bu büyük hizmetiyle cennet kadinlari arasinda yer alabilir. Tipki Hz. Peygamber’in (s.a.v) kizi Hz. Zeynep(R.a) gibi.

Hz. Zeynep (r.a) Efendimiz’in Hz. Hatice’den (r.a) dogan ilk kiziydi. Teyzesinin oglu Ebu’l -As ile evlendirilmisti. Efendimiz (s.a.v) peygamberligini ilan edince, kizi Zeynep (r.a) Müslüman oldu fakat damadi eski dininde kalip Islam’i seçmeye yanasmadi. Hanimi Zeynep (r.a) ona hak dini anlatti, kabul etmesi için rica ve israr ettiyse de fayda vermedi. Medine’ye hicret edilirken Ebu’l-As, esi Zeyneb’in hicretine engel oldu. Hz. Zeynep (r.a) iki aciyi birden yasiyordu. Birincisi,kocasi müsrik olarak kalmis,ikincisi de babasi Hz. Muhammed’den (s.a.v) ayrilmis ve hicret edememisti. Bu hasret cigerini dagladi.sabredip haline riza gösterdi. Kocasinin hidayete gelmesi için dua etti.

Hicretin ikinci senesinde Bedir Savasi gerçeklesti. Savasa, Ebu’l-As karsi saflarda katilmisti. Müslümanlar onu esir alip Hz. Peygamber’e (s.a.v) teslim ettiler. Esirler kendilerini serbest biraktirmak için fidye vermeye razi oldular. Hz. Zeynep (r.a) kocasini kurtarmak için fidye olarak bir gerdanlik ve bir takim esyalar gönderdi. Bu gerdanlik annesi Hz. Hatice’nin (r.a) ona dügün hediyesi olarak taktigi kendi gerdanligiydi.

Allah Resulü(s.a.v) gerdanligi görünce tanidi. Hz. Hatice’yi (r.a) hatirlayarak hüzünlenip agladi. Sahabelere, ‘ Isteseniz bu esiri verecegi bir söz karsiligi bana bagislayin, bu gerdanligi da Zeynep’e(r.a) geri verin’ teklifinde bulundu. Ashab-i Kiram (r.a) ‘Bas Üstüne’ dediler. Ebu’l-As’tan Zeyneb’i(r.a.h) bosayip Medine’ye gönderme sözü alinarak gerdanlik geri gönderildi. Hz. Zeynep (r.a) anlasma geregi Medine’ye geldi. Fakat gönlü kocasinin hak dine girmesini ve yeniden yuvasina kavusmasini istiyordu.

Sabirla dua etti. Nihayet hicretin yedinci senesinde kocasi gönül hosluguyla Müslüman olup Medine’ye geldi ve Allah Resulü’ne (s.a.v) Müslüman oldugunu bildirdi. Efendimiz (s.a.v) Ebu’l-As’in hem Müslümanligi kabul edisine hem de kizinin sevdigi kocasiyla birlikte yuvasina kavusmasina sevindi. Sabir ve vefa örnegi bir hanimin duasi gerçeklesmisti. Ham kocasi, hem yuvasi kurtuldu. Zeynep ve esinin bulusmasinin üzerinden bir sene geçti. Hicretin sekizinci yilinda vefa sahibi Hz. Zeynep (r.a) vefat edip cennetteki evine tasindi’.

Simdi yazi aklina geliyor, Rukiye’de yüreginde taze bir kuvvet buluyordu. Evet güzellikler kolay kazanilmiyordu. Mücadeleyi asla terk etmemek gerekirdi.

Annesi öfke dolu bir sesle, yemege çagirdi Rukiye’yi. Ama aç olmadigini ifade ederek, annesinin teklifini nazikçe ret etti. Daha sonra yorganin altina sokup basini, uzun uzun agladi ve Rabb’ine niyazda bulundu, durdu.

Gece, bütün karanligiyla sehrin üstüne çökmüstü çoktan, yagmur çatilari dövüyor, sokak lambalari ve caddeden tek tek geçen arabalarin farlari hariç sanki bütün sehir sakinleriyle beraber bu karanligin içinde eriyip kaybolmustu.

Iste Rukiye daldigi uykudan böyle bir gecede saat 3,30 gibi ansizin uyanmisti. Kalkar kalkmaz bu kesif karanligi iliklerine kadar hissetti, önce bayagi bir korktu. Sonra odasinin isigini açip,pencerenin kanadini açarak disariya göz atti. Yagmur sesinden aska bir ses duyulmuyor, sokak lambalari yagmurun yüzüne isik tutup, adeta rahmeti desifre ediyordu.

Abdestini alip, seccadesini serdi, ve bir kurtulus vermesi için Rabbine tekrar yalvarmaya basladi. Sonra saatine bakti; saat 5’ e gelmisti.sabah ezanlari okunmaya baslamisti bile. Rukiye namazini kildi ve tekrar yatagina girdi.
Kahvalti için odasindan çiktiginda, kapisinin önündeki valizleri gözüne ilisti. Bu manzarayi görür görmez içini bir sevinç dalgasi kapladi. Kahvalti masasinda oturan babasina döndü;
- babacim, hayrola seyahat mi var?
- Evet kizim, bir is için annenle beraber Italya’ya gidiyoruz.
- Ya öyle mi? Hiç haberim olmadi dogrusu?
- Ani karar verdik. Onun için haberin olmamistir.
- Ne kadar kalacaksiniz babacim?
- 20 gün kalacagiz.
- Iyi yolculuklar babacim, iyi eglenceler annecigim.

Rukiye’nin içi içine sigmiyordu. Kahvaltida sevinçten haykirmamak için kendini zor tuttu. Aklindan planlar, programlar yapiyor, hemen Hatice’yi aramasi gerektigini düsünüyor, sonra beraber yeni ders programi yapmak lazim geldigini tasarliyordu.

Rukiye, anne babasini arabaya kadar ugurlayip, hemen odasina kostu. Eline telefonu aldi;
- Alo Hatice, müjde kardesim müjde!
- Ne oldu Rukiye, çabuk söyle, çatlatma insani.
- Dilim dolaniyor, sevinçten kardesim, ne yapayim? Annem ve babam yirmi günlügüne yurt disina gittiler. Artik rahat rahat birlikte olup, ders yapabiliriz.aksam bize gelirmisin?
- Tabi kardesim, memnuniyetle. Ay bende çok sevindim, oynayasim geliyor tekrar dostuma kavusacagim için.
Rukiye o gün aksami iple çekti. Saatler geçmek bilmiyor, sanki günes batmamak için inat ediyordu. Bu sabirsizlik içinde aksami zor etti. Kapi çalindi. Rukiye kosarak kapiyi açti. Gelen Hatice idi. Birden sarmas dolas oldular. Gözlerinden inci taneler döktüler. Hasbi hal ettikten sonra hemen derse basladilar.
Bu gece dersi ilmihal den yapiyorlardi. Özellikle kadin halleri ile alakali bilgileri okuyup, müzakere ettiler. Bazen mola verip çay içiyorlar, dereden tepeden sohbet ediyorlar, sonra pür dikkat kitaba dönüyorlar, adeta ilmi içiyorlardi.

Bu minval üzere sabah namazinin sesini duydular. Kitabi kapatip, namazlarini eda ettiler. Sonra Rukiye arabasiyla Hatice’yi evine birakti. Dönüste bu gün okula gitmesi gerektigi aklina geldi. Yine Müslüman ca giyinip örtünecek, bu durum yine eski arkadaslarinin gözüne batacak, onlarda alayli gözlerle kendisini süzecek, igneli cümlelerle kendisini rahatsiz etmeye çalisacaklardi. Onlar Avrupali’lar gibi çalismayi degil , sadece onlar gibi giyinip, yasamayi hüner sayiyorlardi. Halbuki, Rukiye için meziyet, Islam’a göre giyinmek, Islam’a göre yasamak olmustu.

Rukiye, eski arkadaslarinin adeta tas olan laflarina gögüs gererken, içinden onlar içinde bütün samimiyetiyle niyazda bulunuyor, onlarinda hidayete gelmelerini çok istiyordu. Üç tane kiz arkadasini eve çagirip, Hatice ile tanistirmayi, ve onlara yasadigi degisimi anlatmayi o anda kafasina koydu.

- Kizlar, bu aksam bize gelin, annemler de yok. Bol bol matrak geçer, muhabbet ederiz he, ne dersiniz?
- Ben gelemem, bu aksam randevum var.
- Ben de gelemem, erkek arkadasimla çikacagim.
- Ama ben gelirim, zaten seni de çok özledim. Saat kaçta geleyim?
- Saat 10 da Fundacigim, muhakkak gel ha, bekliyorum, tamam mi?
- Gelecegim Aylincim.

Okulun kapisinda Hatice ile bulustular. Arabaya binip yola çiktilar.

- Rukiye, bu gün seni dergaha götürmek istiyorum.
- Olur kardesim , dergah ta nedir?
- Dergah, sofilerin bir arada bulunup, Allah sohbeti ve zikir yapmak için gittikleri mekanlarin adidir. Bu mekanda Allah’in rizasi,bereketi ve nuru bulunur. Bundan dolayi insan için dergahlar çok menfaatli yerlerdir. Oraya gidenlere, bütün menfaatlerden arinmis olarak sirf Allah için bir arada bulunmanin karsiligi Rabbimiz tarafindan bol,bol verilir. Dergahlarda huzur vardir, muhabbet vardir,rahmet vardir Rukiye. Onun için biz de sik, sik dergahlara gitmeliyiz. Dergahta sofiler bir araya gelip hatmelerini yapip, sohbet ederler.
- Hatice, bu hatme nedir kuzum, bir anlatsana.,
- Hatme, Allah için cemaatle veya münferit yapilan bir çesit zikirdir. Sonunda dua ve Kur’an-i Kerim okunarak bitirilir. Küçügünün 133, büyügünün 333 hatim sevabi vardir. Hatme halkalarina Sadat-i Kiram’da dahil olurlar. Yanlarinda hediyeler getirip, bunlari mürsidimiz Gavs-i Sani hz’lerine teslim ederler. Herkesin ihtiyacina göre bu hediyeler halkada ki sofilere dagitilir.
- Bu hediyeler, nasil yani?
- Yoo,öyle bildigin maddi hediyelerden degil bunlar. Bunlar manevi hediyelerdir. Sifa, sabir,ask,takva,Peygamber sevgisi,edep,güzel ahlak v.s. gibi paha biçilmez, parayla satin alinamaz hediyelerdir bunlar. Ayrica, insanlarin manevi hastaliklarini tedavi etmek için, Sadatlar vird(sayili zikir), Delail-i Hayrat(salavatlar) gibi dersler verirler. Eger sofi bunlari yaparsa, günahlar ve günahlarin açtigi yaralar,hastaliklar def olur gider.

Dergaha gidip, hatmelerini yaptilar. Rukiye dergahi ve dergahta ki sofileri çok sevdi. Burada apayri bir huzur ve ask vardi. Bir daha, bir daha buraya gelmek için iç aleminde büyük bir istek hissediyordu. Sonra dergahtan çikip eve ulastilar. Aksam olmustu. Namaz ve kisa bir sohbetten sonra, kapi çalindi. Gelen Funda’ydi.

Funda, gördükleri karsisinda sasirmisti. Iki kiz, baslarinda örtüler, ellerinde kitap ve tesbihler, apayri bir alemde yasiyorlar gibi geldi O na.

Rukiye, Kur’an-i Kerimi yavas yavas okumaya baslamisti. Sesli olarak okumaya basladiginda, Funda’nin hayreti epey artmisti. Kur’an Funda’yi hem güzel bir muhabbet iklimine götürmüs,hem de derin bir muhasebeye sevk etmisti.

- Aylin, bu ne güzel bir kelam, ne etkileyici bir hitap,dogrusu hem sasirdim,hem etkilendim.
- Fundacim sag ol ama bana artik Rukiye dersen çok memnun olurum,ismim çoktandir Rukiye benim.
- Yaa, öylemi? Özür dilerim.

Sohbet koyulasmis,zaman çoktan unutulmustu. Funda bu muhabbeti ilk defa tadiyor, tattikça da daha fazlasini istiyor, kendini bir türlü tutamiyordu. Böylelikle sabah namazina kadar sohbet ettiler. Ezan ancak onlari kendilerine getirebilmisti. Rukiye ile Hatice namazlarini kildi ve beraberce arabaya atlayip yola çiktilar. Rukiye Funda ve Hatice’yi evlerine birakip, uykulu gözlerle eve geri döndü. Tatli bir uyku kendisini bekliyordu.
-DERGAH-
-DERGAH-

Mesaj Sayısı : 795
Kayıt tarihi : 30/10/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz