En son konular
Istatistikler
Toplam 40 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: sivereklisofi
Kullanıcılarımız toplam 840 mesaj attılar bunda 375 konu
Kimler hatta?
Toplam 3 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 3 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 188 kişi Çarş. Ağus. 09, 2017 6:26 pm tarihinde online oldu.
Giriş yap
Arama
İlahi AŞKsız ömrü hesaba sayma
1 sayfadaki 1 sayfası
İlahi AŞKsız ömrü hesaba sayma
İlahi Aşksız ömrü hesaba sayma
Her türlü kemale erişi aşkta gören Mevlana'nın bütün eserleri ilahi aşka dairdir. Zira ilahi aşk hayatin aslidir, özüdür. Kainatın yaratılış sebebi aşktır. 'Sen olmasaydın bu gökleri yaratmazdım.' Kudsi hadisiyle ; varlık alemlerinin yaratılmasındaki yegane maksadın, Cenab-i Hakkin Hazreti Peygambere duyduğu sevgi olduğu belirtilir. Mademki varlığın mayası aşktır, aşkın en ileri noktası olan Allah aşkı ve muhabbeti her şeyin üzerinde değere sahiptir. Mevlana bu düşünceden hareketle , binlerce beyitte ilahi aşkı söylemiştir. Onun aşka dair düşüncelerini dört grupta toplamak mümkündür. Akil ve aşk mukayesesi, aşkın üstünlüğü ve değeri, fanilere duyulan aşkın geçersizliği, aşktan nasibi olmayanların zavallılığı ...
Mana Padişahı Mevlana'ya göre akıl ve ilim, gayb aleminin gerçeklerini kavramada yetersizdir. Bunlar insanı bir noktaya kadar götürür, ancak hedefe ulaştıramaz. Fakat insan aşktan kanatlara sahipse , ilim ve aşkın hayal edemeyeceği kadar yücelir. Tıpkı miraç gecesi olduğu gibi. O kutlu gecede Hazreti Peygamber ve Cebrail gök katlarında yükselirken , Sidre-i Müntehaya gelince ; Cebrail "Bir parmak ucu daha ilerlersem , yanarım." diyerek kalmış, Hazret-i Peygamber ise Sidre'yi geçerek Cenab- Hakka yakınlığın son derecesine ulaşmıştır.Sidre-i Münteha denen yer ; gerek melek gerekse peygamber, bütün varlıkların ulaşabildiği son noktadır. Bir başka deyişle emr-i İlahiden başka her şeyin son bulduğu yerdir. Mutasavvıflar buradan hareketle , Cebrail'i beşer idrakin , ilim ve aklın sembolü , Hazret-i Peygamber'i ise gönül ve aşkın timsali olarak görürler.
Hazret-i Mevlana bu hususa işaret eder :
"Gerçi başlangıçta akil muallimdi. Sonra akil üstatken ona talebe olur.
Akıl, Cebrail gibi ; ' Bir adım daha gitsem; bu kol, kanat yanar.
Sen bana bakma , yürü, geç ! Benim için daha ileri yer yok.' der. (Mesnevi,I/ 1112-14)
Bu yüzden Mevlana ; ilahi aşkı, her sufinin yaşaması gerekli bir hal olarak görür. Ona göre ancak aşkla sevgiliye, Hakk'a bağlanan gönül muteberdir. (Mesnevi,I / 1853). Cebrail gibi, akıl ile insan Allah'a ulaşamaz; yarı yolda kalır. İnsanla , Allah arası bir deniz mesafesi ise ; akıl bu denizde bir yüzücü, aşk ise bir gemidir. Yüzmek güzeldir ama uzun bir yolculuk için yeterli değildir. İnsan yüzerken yorulabilir, boğulabilir. Ama gemiye binen hedefine ulaşır. (Mesnevi IV/ 1423-27)
Diğer taraftan yalnızca görünen zahiri ibadetle de Cenab-ı Hakka ulaşmak yorucu bir iştir. Binde bir kişiye nasip olur. Nitekim ; "Kıyamette namazları, oruçları, sadakaları getirip teraziye koyarlar. Fakat sevgiyi getirdikleri zaman , bu İlahi aşk teraziye sığmaz. Bu yüzden asıl olan aşktır. (Fihi Mafih, 325-326)
Bu aşkın mahiyeti ise sözle anlatılmaz, satırlara sığmaz . Ancak tadanlar bilir:
Birisi sordu : 'Aşıklık nedir ?' Dedim ki : " Benim gibi olursan bilirsin !" (Mecalis-i Sab'a, 82)
Yüce Sultanın "Ben ol da bil!" sözü Cenab-ı Hakka ulaşma yolundaki , "bilmek, bulmak, olmak merhalelerinin son derecesinin aşk ile gerçekleştiğini ifade eder. İlim ve akıl ise sadece bilmeyi sağlar. Yine Mesnevide :
" ilahi Aşk ; her ne şekilde açıklasam da, anlatsam da onu tarifte insan dilsiz kalır.
Güneşe delil, yine güneştir. Sana delil lazımsa, güneşten yüzünü çevirme." (Mesnevi, I/ 117-121) beyitleriyle aşkın tarife sığmadığı söylenilirken , aklin acizliği bir kere daha dile getirilir.
insanların hırs, tamah, kibir, kıskançlık ve kin gibi kötü huylardan ancak İlahi aşk ile arındığını belirtmek ister. Toplumda İlahi sevgi ile manevi alemi tanıyanlar çoğunlukta olursa aksaklıklar düzelir, huzur hakim olur. Diğer yandan insanın dünyadaki geçimi için bir sanat öğrendiği gibi , ahireti kazanmak için de bir sanat öğrenmesi , bu din sanatının , kazancının da ilahi aşk olduğu öğütlenir. (Mesnevi, II/2618-27)
. Buradan anlaşılan şudur ki , yalnızca dinin kurallarına uymakla yetinenler, dinin özünü tanımayıp , kabukta kalanlardır. Asil olan insanin ibadetlerine Allah aşkını katması, tam bir ihlas ve samimiyetle kulluk etmesidir.
Her türlü kemale erişi aşkta gören Mevlana'nın bütün eserleri ilahi aşka dairdir. Zira ilahi aşk hayatin aslidir, özüdür. Kainatın yaratılış sebebi aşktır. 'Sen olmasaydın bu gökleri yaratmazdım.' Kudsi hadisiyle ; varlık alemlerinin yaratılmasındaki yegane maksadın, Cenab-i Hakkin Hazreti Peygambere duyduğu sevgi olduğu belirtilir. Mademki varlığın mayası aşktır, aşkın en ileri noktası olan Allah aşkı ve muhabbeti her şeyin üzerinde değere sahiptir. Mevlana bu düşünceden hareketle , binlerce beyitte ilahi aşkı söylemiştir. Onun aşka dair düşüncelerini dört grupta toplamak mümkündür. Akil ve aşk mukayesesi, aşkın üstünlüğü ve değeri, fanilere duyulan aşkın geçersizliği, aşktan nasibi olmayanların zavallılığı ...
Mana Padişahı Mevlana'ya göre akıl ve ilim, gayb aleminin gerçeklerini kavramada yetersizdir. Bunlar insanı bir noktaya kadar götürür, ancak hedefe ulaştıramaz. Fakat insan aşktan kanatlara sahipse , ilim ve aşkın hayal edemeyeceği kadar yücelir. Tıpkı miraç gecesi olduğu gibi. O kutlu gecede Hazreti Peygamber ve Cebrail gök katlarında yükselirken , Sidre-i Müntehaya gelince ; Cebrail "Bir parmak ucu daha ilerlersem , yanarım." diyerek kalmış, Hazret-i Peygamber ise Sidre'yi geçerek Cenab- Hakka yakınlığın son derecesine ulaşmıştır.Sidre-i Münteha denen yer ; gerek melek gerekse peygamber, bütün varlıkların ulaşabildiği son noktadır. Bir başka deyişle emr-i İlahiden başka her şeyin son bulduğu yerdir. Mutasavvıflar buradan hareketle , Cebrail'i beşer idrakin , ilim ve aklın sembolü , Hazret-i Peygamber'i ise gönül ve aşkın timsali olarak görürler.
Hazret-i Mevlana bu hususa işaret eder :
"Gerçi başlangıçta akil muallimdi. Sonra akil üstatken ona talebe olur.
Akıl, Cebrail gibi ; ' Bir adım daha gitsem; bu kol, kanat yanar.
Sen bana bakma , yürü, geç ! Benim için daha ileri yer yok.' der. (Mesnevi,I/ 1112-14)
Bu yüzden Mevlana ; ilahi aşkı, her sufinin yaşaması gerekli bir hal olarak görür. Ona göre ancak aşkla sevgiliye, Hakk'a bağlanan gönül muteberdir. (Mesnevi,I / 1853). Cebrail gibi, akıl ile insan Allah'a ulaşamaz; yarı yolda kalır. İnsanla , Allah arası bir deniz mesafesi ise ; akıl bu denizde bir yüzücü, aşk ise bir gemidir. Yüzmek güzeldir ama uzun bir yolculuk için yeterli değildir. İnsan yüzerken yorulabilir, boğulabilir. Ama gemiye binen hedefine ulaşır. (Mesnevi IV/ 1423-27)
Diğer taraftan yalnızca görünen zahiri ibadetle de Cenab-ı Hakka ulaşmak yorucu bir iştir. Binde bir kişiye nasip olur. Nitekim ; "Kıyamette namazları, oruçları, sadakaları getirip teraziye koyarlar. Fakat sevgiyi getirdikleri zaman , bu İlahi aşk teraziye sığmaz. Bu yüzden asıl olan aşktır. (Fihi Mafih, 325-326)
Bu aşkın mahiyeti ise sözle anlatılmaz, satırlara sığmaz . Ancak tadanlar bilir:
Birisi sordu : 'Aşıklık nedir ?' Dedim ki : " Benim gibi olursan bilirsin !" (Mecalis-i Sab'a, 82)
Yüce Sultanın "Ben ol da bil!" sözü Cenab-ı Hakka ulaşma yolundaki , "bilmek, bulmak, olmak merhalelerinin son derecesinin aşk ile gerçekleştiğini ifade eder. İlim ve akıl ise sadece bilmeyi sağlar. Yine Mesnevide :
" ilahi Aşk ; her ne şekilde açıklasam da, anlatsam da onu tarifte insan dilsiz kalır.
Güneşe delil, yine güneştir. Sana delil lazımsa, güneşten yüzünü çevirme." (Mesnevi, I/ 117-121) beyitleriyle aşkın tarife sığmadığı söylenilirken , aklin acizliği bir kere daha dile getirilir.
insanların hırs, tamah, kibir, kıskançlık ve kin gibi kötü huylardan ancak İlahi aşk ile arındığını belirtmek ister. Toplumda İlahi sevgi ile manevi alemi tanıyanlar çoğunlukta olursa aksaklıklar düzelir, huzur hakim olur. Diğer yandan insanın dünyadaki geçimi için bir sanat öğrendiği gibi , ahireti kazanmak için de bir sanat öğrenmesi , bu din sanatının , kazancının da ilahi aşk olduğu öğütlenir. (Mesnevi, II/2618-27)
. Buradan anlaşılan şudur ki , yalnızca dinin kurallarına uymakla yetinenler, dinin özünü tanımayıp , kabukta kalanlardır. Asil olan insanin ibadetlerine Allah aşkını katması, tam bir ihlas ve samimiyetle kulluk etmesidir.
En son -DERGAH- tarafından Paz Kas. 30, 2008 3:40 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
-DERGAH-- Mesaj Sayısı : 795
Kayıt tarihi : 30/10/08
Geri: İlahi AŞKsız ömrü hesaba sayma
Hazret-i Mevlana, Allah aşkının dışındaki sevgilere aşk denemez ;
"Faniye olan aşk ebedi değildir. Çünkü insan bu düzenin hükmüne , ebediliğe müsait değildir.
Her an gönüle feyizler veren , goncadan daha taze olan , gözün ve ruhun safası olan İlahi aşk bakidir.
Daima diri ve ebedi olana aşık ol, Sırrını o nura kavuştur.
Onun aşkını iste, Çünkü bütün peygamberler, veliler bu aşkı , iksirin ta kendisi bildiler.
"Bu aşka bende kabiliyet yok' deme. Kerem sahibinin ihsan etmediği bir nesne yoktur. (Mesnevi I /226-230)
"Külle aşık olanlar , cüz' e itibar etmez. Cüz' e meyleden , küllün isteyicisi değildir" (Mesnevi,I/ 2903) beytiyle Mevlana , Allah aşıklarının Cenab-ı Hak dışında , başka hiçbir şeye değer vermediğini, sevgisini fani unsurlara yöneltenin ise Allah aşkından yoksun olduğunu belirtir. Ancak bazen istisnai durumlar olabilir. İnsan faniye duyduğu aşkta kararlı, vefalı ve sadık ise , bu mecazi aşk onu gerçek sevgiye, ilahi aşka götürebilir :
"Vehme, hevese aşık olan sadıksa ; bu mecaz onu hakikate götürür." (Mesnevi , I /2861)
"Faniye olan aşk ebedi değildir. Çünkü insan bu düzenin hükmüne , ebediliğe müsait değildir.
Her an gönüle feyizler veren , goncadan daha taze olan , gözün ve ruhun safası olan İlahi aşk bakidir.
Daima diri ve ebedi olana aşık ol, Sırrını o nura kavuştur.
Onun aşkını iste, Çünkü bütün peygamberler, veliler bu aşkı , iksirin ta kendisi bildiler.
"Bu aşka bende kabiliyet yok' deme. Kerem sahibinin ihsan etmediği bir nesne yoktur. (Mesnevi I /226-230)
"Külle aşık olanlar , cüz' e itibar etmez. Cüz' e meyleden , küllün isteyicisi değildir" (Mesnevi,I/ 2903) beytiyle Mevlana , Allah aşıklarının Cenab-ı Hak dışında , başka hiçbir şeye değer vermediğini, sevgisini fani unsurlara yöneltenin ise Allah aşkından yoksun olduğunu belirtir. Ancak bazen istisnai durumlar olabilir. İnsan faniye duyduğu aşkta kararlı, vefalı ve sadık ise , bu mecazi aşk onu gerçek sevgiye, ilahi aşka götürebilir :
"Vehme, hevese aşık olan sadıksa ; bu mecaz onu hakikate götürür." (Mesnevi , I /2861)
-DERGAH-- Mesaj Sayısı : 795
Kayıt tarihi : 30/10/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ptsi Eyl. 27, 2010 4:38 am tarafından sofyan
» HATME DUASI
Ptsi Şub. 22, 2010 8:46 pm tarafından -DERGAH-
» Kulun yaratılışının nedeni aşktır
Perş. Tem. 23, 2009 11:25 pm tarafından -DERGAH-
» ...AŞK...
Perş. Tem. 23, 2009 11:13 pm tarafından -DERGAH-
» Kaside-i Nakşi
Çarş. Tem. 22, 2009 9:02 pm tarafından -DERGAH-
» S.İhsan Erol'un "Mahserin Halleri" sohbeti
Çarş. Tem. 22, 2009 9:01 pm tarafından -DERGAH-
» S.Ihsan Erol´dan GAFLET sohbeti
Çarş. Tem. 22, 2009 8:58 pm tarafından -DERGAH-
» Tasavvuf "Samimiyet" tir
Çarş. Tem. 22, 2009 8:53 pm tarafından -DERGAH-
» O, Benim de Evlâdımdır
Çarş. Tem. 22, 2009 8:49 pm tarafından -DERGAH-
» TÖVBE etmek ne demektir???
Çarş. Tem. 22, 2009 8:47 pm tarafından -DERGAH-
» bizim SEVGİMİZ
Çarş. Tem. 22, 2009 8:46 pm tarafından -DERGAH-
» AHLAKI Güzelleştirmek İçin ESMÂÜ’ L HÜSNA
Çarş. Tem. 22, 2009 8:39 pm tarafından -DERGAH-
» Yazık sana!..
Çarş. Tem. 22, 2009 8:27 pm tarafından -DERGAH-
» bu gün O'nun için bir şey yap!
Çarş. Tem. 22, 2009 8:24 pm tarafından -DERGAH-
» Kalben Allah’a YÖNEL ki O’nun LÜTUFLARI gelsin
Çarş. Tem. 22, 2009 8:21 pm tarafından -DERGAH-
» En Büyük Kalkan "ZİKRULLAH"
Çarş. Tem. 22, 2009 8:18 pm tarafından -DERGAH-
» 33 kalemde "HAMDOLSUN"
Çarş. Tem. 22, 2009 8:17 pm tarafından -DERGAH-
» Allah (cc)'a Kulluk ve Samimiyette Kararlı Olmak
Çarş. Tem. 22, 2009 8:15 pm tarafından -DERGAH-
» Kermese Davet!!!Essen´de
Paz Mayıs 17, 2009 10:04 pm tarafından tasavvuf