En son konular
Istatistikler
Toplam 40 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: sivereklisofi
Kullanıcılarımız toplam 840 mesaj attılar bunda 375 konu
Kimler hatta?
Toplam 2 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 2 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 188 kişi Çarş. Ağus. 09, 2017 6:26 pm tarihinde online oldu.
Giriş yap
Arama
SABRET ki, Seni YükseLteyim
1 sayfadaki 1 sayfası
SABRET ki, Seni YükseLteyim
Sabır Sabır Sabır...
Sabır; emirleri yapmakta, yasaklardan sakınmakta, başa gelen belâ ve musîbetlere tahammül etmek, katlanmak demektir.
Sabır; yüzü ekşitmeden başa gelen dert ve musîbeti, yudum yudum içine sindirebilmektir. Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri; Sabır, yüzü ekşitmeden, acıyı yudum yudum içine sindirmektir buyurmuştur.
Es-Sabûr; Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından yani güzel isimlerindendir. Her şeyi vakti gelince yaratan, bu hususta acele etmeyen, kendisine şirk, ortak koşan ve başka günâhları işleyerek isyân edenleri, cezâlandırmaya kâdir iken, cezâ vermekte acele etmeyen anlamındadır.
Yûsuf Nebhânî hazretleri;
Güneş doğduktan sonra yüz kere es-Sabûr ism-i şerîfini söyleyen kimse, belâlardan kurtulur buyurmuştur.
Başa gelene sabretmek...
Başa gelen sıkıntılara, sebeplere yapıştıktan sonra, sabretmelidir.
Bağırıp çağırarak isyan etmek, belâyı, sıkıntıyı gidermez hatta günah olur. İmâm-ı Rabbânî hazretleri, bir talebesine hitaben;
İnsanların üzmelerine dayanmak lâzımdır. Akrabânın incitmelerine sabretmekten başka yapılacak şey yoktur. Allahü teâlâ, sevgili Peygamberine emir olarak, Ahkâf sûresinde; Peygamberlerden Ulülazm olanların sabrettikleri gibi Sen de sabret! Onlara azâb verilmesi için duâ etmekte acele eyleme! meâlindeki âyet-i kerîmeyi gönderdi.
Abdülkâdir Geylânî hazretleri de bir sevdiğine hitaben buyuruyor ki:
Halinizden şikâyette bulunmayın. Sabredin, feryad etmeyin. Doğruluk üzere devâm edin ve ümitli olun. Allahü teâlâya, rızâsı için yapılan sabırlar, aslâ karşılıksız kalmaz. Onun için sabrediniz, mutlaka bu sabrın mükâfâtını görürsünüz. Ömrü boyunca kahraman lakabıyla meşhûr olan bir kimse, bu lakabı, bir ânlık cesâreti netîcesinde kazanmıştır. Allahü tealâ Kurân-ı kerîmde Bekara sûresinin 153. âyet-i kerimesinde meâlen; Şüphesiz ki Allah, sabredenlerle berâberdir buyuruyor.
Sabır, insanı neticeye götüren çok kıymetli bir vasıtadır.
Abdullah Mürteiş hazretleri;
Bütün işlerin netîcesinin sıhhatli ve faydalı olabilmesi için iki şart vardır: Sabır ve ihlâs buyurmuştur.
Sabır, sadece gelen belâlara, sıkıntılara katlanmak değil, Allahü teâlânın takdirine itirâz etmemek demektir.
Ahmed-i Bedevî hazretleri;
Sabır, Allahü teâlânın hükmüne rızâ göstermektir. Onun hükmüne rızâ göstermek ve emrine teslim olmak demek, nîmete kavuştuğunda sevinip ferahlık duyduğu gibi, musîbet ve sıkıntı geldiğinde de aynı sevinç ve ferahlığı duyabilmek demektir buyuruyor.
Bir insandan gelen zararı önlemeyip buna sabretmek, tevekküldür ve iyidir.
Sûre-i Ahzâbda;
Kâfirlerin ve münâfıkların zararlarına, işkencelerine karşılıkta bulunma! Ben onların cezâsını veririm. Onlardan korunmak, kurtulmak için Allahü teâlâya tevekkül et! meâlindeki âyet-i kerîme bunu bildirmektedir.
Eyyûb aleyhisselâm, Şam civârında yaşayan İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerdendir. Onları Allahü teâlâya îmân etmeye ve ibâdete çağırdı. Kendisine yedi kişi îmân etti. Malı ve serveti çok olan Eyyûb aleyhisselâm, Allahü teâlâya çok şükrederdi. Allahü teâlâ onu imtihân etmeyi diledi. Mallarını, çeşitli vesîlelerle elinden aldı. Çocukları bir zelzelede vefât etti. Şeytanın vesvesesine karşılık, şükür, sabır ve metânetinden hiçbir şey eksilmedi. Daha çok sabır ve şükretmeye başladı. Allahü teâlâ onun bedenine hastalık vererek imtihân etti. Eyyûb aleyhisselâmın hastalığı gün geçtikçe şiddetlendi. Bütün yakınları ve dostları onu terk etti. Hanımı onu şehrin dışına çıkararak hizmetine devâm etti. Eyyûb aleyhisselâm, hastalığına rağmen, gelip geçen insanlara Allahü teâlâyı hatırlatarak sabır ve şükrü tavsiye etti. Yedi yıl dert ve belâ içinde kaldığı hâlde, hâlinden hiç şikâyet etmedi. Sabrı, darb-ı mesel oldu. Allahü teâlâ onu tekrar sağlığına kavuşturdu. Hastalıktan kurtulduğu gecenin seherinde âh edip ağladığında, sebebi soruldu;
Ey hastamız, nasılsınız?
Her gece seher vaktinde; Ey bizim hastamız, nasılsınız? diyen sesi artık duymaz oldum. Onun için ağlıyorum buyurdu. Malları kendisine yeniden ihsân edildi. Vefât eden çocukları kadar çocuğu oldu. Resûlullah efendimize Eyyûb aleyhisselâmla ilgili suâl edildiğinde ağladılar ve buyurdular ki:
Allahü teâlâya yemîn ederim ki, Eyyûb aleyhisselâm belâdan inlemedi, sızlanmadı. Ayakta namaz kılmak istedi. Duramadı düştü. Hizmette kusur görünce; Bana gerçekten hastalık isâbet etti dedi.
Netice olarak Allahü teâlânın, bir hadis-i kudside buyurduğu gibi:
Ey insanoğlu, sabret, alçak gönüllü ol ki, seni yükselteyim. Af dile ki, seni affedeyim! Benden iste, sana vereyim. Sadaka ver malını, yakınlarınla ilgilen, ömrünü bereketlendireyim. Benden sıhhat ve âfiyet iste ki seni sıhhatli kılayım.
Sabredip kazananlardan oluruz İnşallah...
Sabır; emirleri yapmakta, yasaklardan sakınmakta, başa gelen belâ ve musîbetlere tahammül etmek, katlanmak demektir.
Sabır; yüzü ekşitmeden başa gelen dert ve musîbeti, yudum yudum içine sindirebilmektir. Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri; Sabır, yüzü ekşitmeden, acıyı yudum yudum içine sindirmektir buyurmuştur.
Es-Sabûr; Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından yani güzel isimlerindendir. Her şeyi vakti gelince yaratan, bu hususta acele etmeyen, kendisine şirk, ortak koşan ve başka günâhları işleyerek isyân edenleri, cezâlandırmaya kâdir iken, cezâ vermekte acele etmeyen anlamındadır.
Yûsuf Nebhânî hazretleri;
Güneş doğduktan sonra yüz kere es-Sabûr ism-i şerîfini söyleyen kimse, belâlardan kurtulur buyurmuştur.
Başa gelene sabretmek...
Başa gelen sıkıntılara, sebeplere yapıştıktan sonra, sabretmelidir.
Bağırıp çağırarak isyan etmek, belâyı, sıkıntıyı gidermez hatta günah olur. İmâm-ı Rabbânî hazretleri, bir talebesine hitaben;
İnsanların üzmelerine dayanmak lâzımdır. Akrabânın incitmelerine sabretmekten başka yapılacak şey yoktur. Allahü teâlâ, sevgili Peygamberine emir olarak, Ahkâf sûresinde; Peygamberlerden Ulülazm olanların sabrettikleri gibi Sen de sabret! Onlara azâb verilmesi için duâ etmekte acele eyleme! meâlindeki âyet-i kerîmeyi gönderdi.
Abdülkâdir Geylânî hazretleri de bir sevdiğine hitaben buyuruyor ki:
Halinizden şikâyette bulunmayın. Sabredin, feryad etmeyin. Doğruluk üzere devâm edin ve ümitli olun. Allahü teâlâya, rızâsı için yapılan sabırlar, aslâ karşılıksız kalmaz. Onun için sabrediniz, mutlaka bu sabrın mükâfâtını görürsünüz. Ömrü boyunca kahraman lakabıyla meşhûr olan bir kimse, bu lakabı, bir ânlık cesâreti netîcesinde kazanmıştır. Allahü tealâ Kurân-ı kerîmde Bekara sûresinin 153. âyet-i kerimesinde meâlen; Şüphesiz ki Allah, sabredenlerle berâberdir buyuruyor.
Sabır, insanı neticeye götüren çok kıymetli bir vasıtadır.
Abdullah Mürteiş hazretleri;
Bütün işlerin netîcesinin sıhhatli ve faydalı olabilmesi için iki şart vardır: Sabır ve ihlâs buyurmuştur.
Sabır, sadece gelen belâlara, sıkıntılara katlanmak değil, Allahü teâlânın takdirine itirâz etmemek demektir.
Ahmed-i Bedevî hazretleri;
Sabır, Allahü teâlânın hükmüne rızâ göstermektir. Onun hükmüne rızâ göstermek ve emrine teslim olmak demek, nîmete kavuştuğunda sevinip ferahlık duyduğu gibi, musîbet ve sıkıntı geldiğinde de aynı sevinç ve ferahlığı duyabilmek demektir buyuruyor.
Bir insandan gelen zararı önlemeyip buna sabretmek, tevekküldür ve iyidir.
Sûre-i Ahzâbda;
Kâfirlerin ve münâfıkların zararlarına, işkencelerine karşılıkta bulunma! Ben onların cezâsını veririm. Onlardan korunmak, kurtulmak için Allahü teâlâya tevekkül et! meâlindeki âyet-i kerîme bunu bildirmektedir.
Eyyûb aleyhisselâm, Şam civârında yaşayan İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerdendir. Onları Allahü teâlâya îmân etmeye ve ibâdete çağırdı. Kendisine yedi kişi îmân etti. Malı ve serveti çok olan Eyyûb aleyhisselâm, Allahü teâlâya çok şükrederdi. Allahü teâlâ onu imtihân etmeyi diledi. Mallarını, çeşitli vesîlelerle elinden aldı. Çocukları bir zelzelede vefât etti. Şeytanın vesvesesine karşılık, şükür, sabır ve metânetinden hiçbir şey eksilmedi. Daha çok sabır ve şükretmeye başladı. Allahü teâlâ onun bedenine hastalık vererek imtihân etti. Eyyûb aleyhisselâmın hastalığı gün geçtikçe şiddetlendi. Bütün yakınları ve dostları onu terk etti. Hanımı onu şehrin dışına çıkararak hizmetine devâm etti. Eyyûb aleyhisselâm, hastalığına rağmen, gelip geçen insanlara Allahü teâlâyı hatırlatarak sabır ve şükrü tavsiye etti. Yedi yıl dert ve belâ içinde kaldığı hâlde, hâlinden hiç şikâyet etmedi. Sabrı, darb-ı mesel oldu. Allahü teâlâ onu tekrar sağlığına kavuşturdu. Hastalıktan kurtulduğu gecenin seherinde âh edip ağladığında, sebebi soruldu;
Ey hastamız, nasılsınız?
Her gece seher vaktinde; Ey bizim hastamız, nasılsınız? diyen sesi artık duymaz oldum. Onun için ağlıyorum buyurdu. Malları kendisine yeniden ihsân edildi. Vefât eden çocukları kadar çocuğu oldu. Resûlullah efendimize Eyyûb aleyhisselâmla ilgili suâl edildiğinde ağladılar ve buyurdular ki:
Allahü teâlâya yemîn ederim ki, Eyyûb aleyhisselâm belâdan inlemedi, sızlanmadı. Ayakta namaz kılmak istedi. Duramadı düştü. Hizmette kusur görünce; Bana gerçekten hastalık isâbet etti dedi.
Netice olarak Allahü teâlânın, bir hadis-i kudside buyurduğu gibi:
Ey insanoğlu, sabret, alçak gönüllü ol ki, seni yükselteyim. Af dile ki, seni affedeyim! Benden iste, sana vereyim. Sadaka ver malını, yakınlarınla ilgilen, ömrünü bereketlendireyim. Benden sıhhat ve âfiyet iste ki seni sıhhatli kılayım.
Sabredip kazananlardan oluruz İnşallah...
-DERGAH-- Mesaj Sayısı : 795
Kayıt tarihi : 30/10/08
Similar topics
» Özledim SENİ
» SENİ anlatamıyor
» Seni 2 SEVGi ile Severim
» Sen Bizi Hatırlarsan Biz de Seni Hatırlarız
» SENİ anlatamıyor
» Seni 2 SEVGi ile Severim
» Sen Bizi Hatırlarsan Biz de Seni Hatırlarız
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ptsi Eyl. 27, 2010 4:38 am tarafından sofyan
» HATME DUASI
Ptsi Şub. 22, 2010 8:46 pm tarafından -DERGAH-
» Kulun yaratılışının nedeni aşktır
Perş. Tem. 23, 2009 11:25 pm tarafından -DERGAH-
» ...AŞK...
Perş. Tem. 23, 2009 11:13 pm tarafından -DERGAH-
» Kaside-i Nakşi
Çarş. Tem. 22, 2009 9:02 pm tarafından -DERGAH-
» S.İhsan Erol'un "Mahserin Halleri" sohbeti
Çarş. Tem. 22, 2009 9:01 pm tarafından -DERGAH-
» S.Ihsan Erol´dan GAFLET sohbeti
Çarş. Tem. 22, 2009 8:58 pm tarafından -DERGAH-
» Tasavvuf "Samimiyet" tir
Çarş. Tem. 22, 2009 8:53 pm tarafından -DERGAH-
» O, Benim de Evlâdımdır
Çarş. Tem. 22, 2009 8:49 pm tarafından -DERGAH-
» TÖVBE etmek ne demektir???
Çarş. Tem. 22, 2009 8:47 pm tarafından -DERGAH-
» bizim SEVGİMİZ
Çarş. Tem. 22, 2009 8:46 pm tarafından -DERGAH-
» AHLAKI Güzelleştirmek İçin ESMÂÜ’ L HÜSNA
Çarş. Tem. 22, 2009 8:39 pm tarafından -DERGAH-
» Yazık sana!..
Çarş. Tem. 22, 2009 8:27 pm tarafından -DERGAH-
» bu gün O'nun için bir şey yap!
Çarş. Tem. 22, 2009 8:24 pm tarafından -DERGAH-
» Kalben Allah’a YÖNEL ki O’nun LÜTUFLARI gelsin
Çarş. Tem. 22, 2009 8:21 pm tarafından -DERGAH-
» En Büyük Kalkan "ZİKRULLAH"
Çarş. Tem. 22, 2009 8:18 pm tarafından -DERGAH-
» 33 kalemde "HAMDOLSUN"
Çarş. Tem. 22, 2009 8:17 pm tarafından -DERGAH-
» Allah (cc)'a Kulluk ve Samimiyette Kararlı Olmak
Çarş. Tem. 22, 2009 8:15 pm tarafından -DERGAH-
» Kermese Davet!!!Essen´de
Paz Mayıs 17, 2009 10:04 pm tarafından tasavvuf