Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
En son konular
» "hizmet" ALLAH Için Olmalı
Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR EmptyPtsi Eyl. 27, 2010 4:38 am tarafından sofyan

» HATME DUASI
Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR EmptyPtsi Şub. 22, 2010 8:46 pm tarafından -DERGAH-

» Kulun yaratılışının nedeni aşktır
Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR EmptyPerş. Tem. 23, 2009 11:25 pm tarafından -DERGAH-

» ...AŞK...
Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR EmptyPerş. Tem. 23, 2009 11:13 pm tarafından -DERGAH-

» Kaside-i Nakşi
Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 9:02 pm tarafından -DERGAH-

» S.İhsan Erol'un "Mahserin Halleri" sohbeti
Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 9:01 pm tarafından -DERGAH-

» S.Ihsan Erol´dan GAFLET sohbeti
Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:58 pm tarafından -DERGAH-

» Tasavvuf "Samimiyet" tir
Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:53 pm tarafından -DERGAH-

» O, Benim de Evlâdımdır
Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:49 pm tarafından -DERGAH-

» TÖVBE etmek ne demektir???
Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:47 pm tarafından -DERGAH-

» bizim SEVGİMİZ
Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:46 pm tarafından -DERGAH-

» AHLAKI Güzelleştirmek İçin ESMÂÜ’ L HÜSNA
Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:39 pm tarafından -DERGAH-

» Yazık sana!..
Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:27 pm tarafından -DERGAH-

» bu gün O'nun için bir şey yap!
Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:24 pm tarafından -DERGAH-

» Kalben Allah’a YÖNEL ki O’nun LÜTUFLARI gelsin
Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:21 pm tarafından -DERGAH-

» En Büyük Kalkan "ZİKRULLAH"
Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:18 pm tarafından -DERGAH-

» 33 kalemde "HAMDOLSUN"
Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:17 pm tarafından -DERGAH-

» Allah (cc)'a Kulluk ve Samimiyette Kararlı Olmak
Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:15 pm tarafından -DERGAH-

» Kermese Davet!!!Essen´de
Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR EmptyPaz Mayıs 17, 2009 10:04 pm tarafından tasavvuf

Istatistikler
Toplam 40 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: sivereklisofi

Kullanıcılarımız toplam 840 mesaj attılar bunda 375 konu
Kimler hatta?
Toplam 3 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 3 Misafir :: 1 Arama motorları

Yok

[ Bütün listeye bak ]


Sitede bugüne kadar en çok 188 kişi Çarş. Ağus. 09, 2017 6:26 pm tarihinde online oldu.
Giriş yap

Şifremi unuttum

Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

:
AKTIVE-X-YÜKLE                               DJ-GIRISI                             NIK-AL

Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR

Aşağa gitmek

Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR Empty Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR

Mesaj  -DERGAH- Perş. Ara. 11, 2008 11:03 am

Adı: Abdullah. Cahiliyye döneminde Abdulka’be olan ismini, müslüman olduktan son-ra Rasulullah’ın tavsiyesiyle Abdullah olarak değiştirmişti.

Annesi Selma binti Sahr, hamileyken çocuğu erkek doğar ve yaşarsa onu Kâbe’ye adayacağını herkese ilan etmişti. Çünkü daha evvel doğan erkek çocuklarının hepsi ölmüş; bir türlü erkek çocuğa sahip olamamıştı. Ellerini açtı ve:”Allahım! Bu çocuk ölümden hayata senin bağışladığın biricik yavrum olsun. Onu bana bağışla.” diye dua etti.(1) Doğan erkek çocuk yaşıyordu ve onun adını “Abdulkâ’be” (Kâ’be’nin kulu) koymak istediğinde eşi buna itiraz etmedi. Çünkü Beytullah’ın, Ebrehe’nin ordusundan kurtuluşunun üzerinden henüz üç yıl geçmişti. Olup bitenler olanca dehşetiyle zihinlerde canlılığını korumaktaydı. Ebu Bekir’in ailesi de oğullarını Kâbe’ye adamak sûretiyle Rablerine olan şükür borçlarını ifâ etmek istiyorlardı.

Fakat Rasulullah, âdeta parmağa değil onun gösterdiğine dikkatleri çekerek, kulluğun mekândan ziyade mekânların da Rabbi olan Allah’a yapılması gerektiğine işaret ediyordu. Bu sebeple Hz. Ebu Bekir’in Abdulka’be (Kâbe’nin kulu) olan ismini, Abdullah (Allah’ın kulu) olarak değiştirmişti.

Kabilesi: Teymoğulları.

Nesebi: Abdullah bin Osman bin Amir bin Amr bin Ka'b bin Sa'd bin Teym bin Mürre bin Ka’b’dır. Soyu, Mürre b. Kâ'b'da Rasûlullah'la birleşir.

Künyesi: Ebu Bekir. Bekir isimli bir çocuğu olmadığı halde kendisine niçin bu künyenin verildiği konusunda farklı rivayetler bulunmaktadır. Bekir kelimesi bünyesinde, acele etmek, öne geçmek, yağmurun ilk damlası, bir şeyin ilki, namaza ilk vaktinde yetişmek, insanın ilk çocuğu, ağacın ilk meyvesi, verimli toprak gibi anlamları barındırmaktadır. Barındırdığı anlamların hemen hepsinde “ilk olma” özelliği göze çarpmaktadır. Hayatını incelediğimizde göreceğiz ki bu isim Hz. Ebu Bekir’in hayatının tek kelime ile özeti: İlk iman edenler arasında yer alması, yapılacak hayırlarda ilk öne atılanlardan olması, ilk halife oluşu…

Lakabı: Sıddik (çok samimi, çok sadık, doğru sözlü). Rasulullah (s.a.s)'ın söylediklerini tasdik etmede, -özellikle de İsra gecesinin sabahında- herkesten önce davrandığı için Cebrail’in ifadesinin ardından Rasulullah tarafından Sıddik lâkabı verilmiştir.

Servetini Allah yolunda harcayıp eski elbiseler giydiği için Zü’l-hilâl; Allah korkusu, O’na yönelişindeki derinlik ve çok merhametli olduğu için Evvah(2) lâkaplarıyla da anılmıştır.

Atîk( Güzel, soylu, eski, azat edilmiş) olarak hitap edildiği de rivayetler arasında. Bu künye, diğer kardeşleri gibi ölmeyip ölümden azad edilmiş olması ve nesebindeki asalet sebebiyle verilmiştir. Leyl Sûresi’nin 17.ayetinde geçen “etka” fiili, “atik” kelimesi ile aynı köktendir. Mekke döneminde nazil olan Leyl Sûresi’nin de nüzul sebebi Hz. Ebu Bekir’in cömertliği olduğu rivayet edilmektedir. Muhtemeldir ki Allah Rasulü, şu sözleri bu ayetin inzalinin ardından söylemiştir: Bezzar ve Taberani, Abdullah bin Zübeyr (r.a)'den şu şekilde rivayet etmişlerdir: Hz. Peygamber (a.s), Hz. Ebu Bekir (r.a)'e bakarak: "İşte bu, Allah'ın cehennemden azad ettiği (Atîkullah)'dir."(3) buyurmuştur.

İlk iman edenlerden. Annesi Ümmü’l-Hayr Selma binti Sahr da ilk yıllarda iman edenler arasında sayılıyor. Bedir savaşına kadar müşrik kalan oğlu Abdurrahman dışında bütün ailesi müslüman olmuştur.

Aşere-i mübeşşereden.

“Etkâ” (En çok korunan) (92 Leyl 17)

"...mağarada bulunan iki kişiden biri..." (et-Tevbe, 9/40)

Yâr-ı gâr. (mağara dostu, can yoldaşı)

Peygamber'in veziri.

İlk halife: Halifetu Rasulillah.

Câmiu'l Kur'an. (Hilafeti döneminde Kur’an-ı Kerim’i cem etmiştir.)

Bu isim ve ünvanlar, Hz. Ebu Bekir’in hayatını âdeta özetleyerek gözümüzün önüne sermektedir. Hayretler içerisinde kalıyoruz. Bir ömre bu kadar güzel iş nasıl sığdırılabilmiş? Saygıyla onun da iman ettiği Rabbe boyun eğerek dua ediyoruz: Ey kalpleri inkılâp ettiren Allah’ım! Bizim kalplerimizi de kulun Ebu Bekir’inki gibi dinin üzere sabit kıl. (Âmin)
-DERGAH-
-DERGAH-

Mesaj Sayısı : 795
Kayıt tarihi : 30/10/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR Empty Geri: Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR

Mesaj  -DERGAH- Perş. Ara. 11, 2008 11:04 am

İSLAM ÖNCESİ HAYATI

Hz. Ebu Bekir Fil olayından yaklaşık üç yıl kadar sonra Mekke’de dünyaya gelmişti. (ö. 13/634) Hz. Peygamber’den üç yaş kadar küçüktü.

Cahiliyye döneminde Kureyş eşrafındandı. Kureyş toplumu içerisinde güvenilir ve dürüst biri olarak tanınırdı. Mekke’de, “esnak” diye bilinen kan diyeti ve kefâlet ödenmesi işlerinin yürütülmesinden sorumluydu.

Hz. Ebu Bekir aynı zamanda Kureyş'’te neseb (soybilim) ve ahbar (tarih) bilgisiyle meşhur olmuştu. Tarihçi İbni Hişam, es-Siretü'n-Nebeviyye adlı eserinde şöyle diyor: "Ebu Bekir Kureyş'in soyunu en iyi bilendi. Bu soyda bulunan hayır veya ne varsa hep-sine vakıftı. Kabahatleri görmemezlikten gelen, hoşgörülü, güzel ahlak sahibi ve iyilikseverdi. Kureyş ileri gelenleri onu ziyaret eder, derin bilgileri, piyasa tecrübesi ve güzel arkadaşlığı sebebiyle çeşitli konularda kendisine danışırlardı.”

Kumaş ve elbise ticaretiyle iştigal ediyordu. Suriye ve Yemen’e ticaret kervanıyla se-yahat ettiği bilinmektedir. Sermayesi 40.000 dirheme ulaşmıştı.(4) ki o zaman için bu iyi bir meblağ idi. Müslüman olduktan sonra kazancını İslam için harcamış; kendisi de sade bir hayatı tercih etmişti.

Cahiliyye döneminde çok yaygın olduğu halde içki içmemişti. Ebu Naim, Hz. Aişe'den şöyle naklediyor: "(Babam) Ebu Bekir cahiliyet devrinde de içkiyi kendine haram sayardı.”(5) Hz. Ebu Bekir’e cahiliye döneminde içki içip içmediği sorulduğunda: ¬-“Hâşâ! Ben namusunu korur, insanlığın şerefini tanır bir adamım. İçki içen bunları kaybeder.”(6) cevabını vermişti. Rasul-i Ekrem bu sözleri duyunca “Ebu Bekir’in dediği doğrudur.” demişti.

Hz. Ebu Bekir putlara hiç tapmamıştı. Müslüman olmadan evvel de Hz. Peygamber gibi hakikati araştıranlardandı. Aksi halde putperestliğin o muhitte yaydığı ahlâki gevşeklik ona da sirayet eder, onun da ahlâki seviyesini alçaltırdı. Hâlbuki Hz. Ebu Bekir’in cahiliyet devrinde, mümtaz bir mevki sahibi olduğunda hiç şüphe yoktur.

Kur’an-ı Kerim’in ayetleri henüz nazil olmamıştı. Fakat o, özüne inzal olan ayetleri okuyordu.
-DERGAH-
-DERGAH-

Mesaj Sayısı : 795
Kayıt tarihi : 30/10/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR Empty Geri: Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR

Mesaj  -DERGAH- Perş. Ara. 11, 2008 11:05 am

ZİFİRİ KARANLIKTA IŞIĞI ARARKEN…

Çocukluğundan itibaren Hz. Ebû Bekir ile Hz. Peygamber arasında kuvvetli bir bağ vardı. Ümmü Seleme (r.a.)’nın buyurduğu gibi “ikiz kardeş gibiydiler.” (7)Hz. Ebu Bekir Peygamberimizin eminliğine, doğruluğuna ve güzel ahlakına şahitti. İkisi de câhiliye kültürüne karşıydılar. Rasulullah ile sık sık bir araya gelip toplumun inancını sorgular, Allah’ın birliği üzerine tefekkür eder, ticaret konusunda istişarede bulunurlardı.

Bir rivayete göre Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamberin ilk davet günlerinde Mekke’de bulunmuyordu. Ticaret maksadıyla Yemen’e gitmişti. Döndüğünde niyeti bozuk Mekke’nin ileri gelenleri, Hz. Ebu Bekir’e yeni durumu haber vermekte gecikmediler. Hz. Ebu Bekir, kendisine anlatılanların hakikatini anlamak için kıymetli dostuna koştu:

“Ya Eba’l- Kâsım! Duyduklarım doğru mu?”diye sordu. Hz. Peygamber ne duyduğunu sorunca: “Sen, insanları Allah’a davet ediyor ve kendinin de Allah’ın elçisi olduğunu söylüyormuşsun.” dedi. Sorarken âdeta ses tonuyla duyduklarının doğru olması için dua ediyordu. Artık sıkıntılarının, soru işaretlerinin bitmesini istiyordu. Zifiri karanlıkta, nereye gideceğini bilmez bir halde dolaşırken Hz. Musa gibi aydınlanmak ve aydınlatmak (ısıtmak) için ışık arıyor ve ışığın işaretlerini görüyordu âdeta:

“Hani Musa, ailesine şöyle demişti: Gerçekten ben bir ateş gördüm. (Gidip) size ora-dan bir haber getireceğim yahut bir ateş parçası getireceğim, umarım ki ısınırsınız! “(27 Neml 7)

Can dostu, ona aradığı ışığın kendisinde olduğunu söyleyince sevinci ikiye katlandı. Hz. Ebu Bekir’in aklından, dostunun sözlerinin doğruluğunu araştırmak gibi bir düşünce geçmedi bile. Hemen oracıkta iman ediverdi. “Eşhedu en lâ ilâhe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve rasuluh.”

Çünkü Hz. Ebu Bekir, hakikati kabul edebilecek temiz bir kalbe sahipti. Fıtratındaki sâfiyeti muhafaza ettiği için özündeki hakikat, dostu Muhammed’in getirdiği hakikat ile tanı-şıyordu. Kaynaşmaları ise hiç de zor olmadı. Rasulullah’ın buyurduğu gibi:

"İslâmiyet’e davet ettiğim herkes, ona karşı ağırdan davrandı, tereddüt etti ve düşün-dü. Ancak, Ebu Bekir'dir ki; İslâmiyet’i kendisine arz ve teklif ettiğim zaman, kabulde hiç ge-cikmedi ve tereddüde de düşmedi.”(8) Hiç kimsenin müslüman oluşu, Peygamberimiz (a.s.)ı, Hz. Ebu Bekr'in müslüman oluşuna sevindirdiği kadar sevindirmemişti. (9)


En son -DERGAH- tarafından Perş. Ara. 11, 2008 11:10 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
-DERGAH-
-DERGAH-

Mesaj Sayısı : 795
Kayıt tarihi : 30/10/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR Empty Geri: Sıcakta Gölge, Soğukta Sütre: HZ. EBÛ BEKİR

Mesaj  -DERGAH- Perş. Ara. 11, 2008 11:06 am

İLKLERİN BABASI
Aklıselim hangi insan, yaratan, terbiye eden, her yönüyle varlığını kendisine borçlu olduğu Allah yerine; cansız, ruhsuz, kendisine dahi faydası olmayan taşları ilah edinir? Temiz kalp sahibi hangi insan, hürriyet yerine köleliği tercih eder?

İlk vahiy geldiğinde eşi Hz. Hatice’ye “Bana kim inanır ki?” diyen Rasulullah’ın artık sığınacak emin bir limanı, saklanacak bir mağarası, uyuyacak bir dizi, ağlayacak bir omzu vardı. Artık dünyaya meydan okuyacak iki yürek vardı. Rabbi, risaletin daha ilk dakikalarında kendisini yâr edinenleri destekleyeceğini göstererek Rasulullah’ın yüreğine umut tohumlarını ekiyordu. Allah’ın ektiği tohumun yeşerip meyveye durmaması ise düşünülemezdi.

Hz. Ebu Bekir, yaşadığı toplumu çok iyi tanıyordu: İman ettiği bu dinin, toplumdaki mevcut düzeni altüst edeceğini biliyordu. Dostuyla birlikte, zulmün yerine adaletin; menfaatin yerine hakkın hâkim olacağını ilan ettiklerinde Mekkelilerin kendilerini alkışlamayacaklarını tahmin edebilecek bir ferasete sahipti. Atılacak taşlara karşı ilk olmanın zorluklarını tahmin edebiliyordu. Fakat o Ebu Bekir’di. İlklerin babası… Çünkü iman etmekle dostuna verilen emri kendi üzerine aldı. Ona ilklerin olmadığı yerde, ilklerden olması emredilmişti:

“Bana müslümanların ilki olmam emrolundu.”(39 Zümer 12)

Allah’a doğru giden kervanda ilk olmak… Kapanan yolları açmak… Elleriyle taşları kaldırmak… Dikenlerden temizlemek… Kralın çıplak olduğunu haykırmak… Taarruzun en güçlü olduğu an göğsünü siper etmek… Dünyanın düz olduğunu iddia edenlere, yuvarlak olduğunu söylemek…

Önde gitmek birçok sorumluluğu da beraberinde getiriyor:

“Rablerine olan saygıdan dolayı kötülükten sakınanlar; Rablerinin âyetlerine inananlar; Rablerine ortak tanımayanlar ve Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri çarparak yapanlar. İşte bunlar; hayırlarda sürat yarışı yaparlar ve onlar hayır yapmak için öne geçenlerdir.”(23 Mü’minun 57-61)

Kolay değildi ama hayırda ilk olmak ecirde de ilk olmayı beraberinde getiriyor:

“(İslâm dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.” (9 Tevbe 100)

Sözümüzün sonu dua olsun her dâim:

“Ve onlar ki: ‘’Ey Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl” derler.”( 25 Furkan 74) (Âmin)





(1) İbn Hacer, el-İsabe, 4/171.

(2) İbn Sa’d Tabakâtu’l-Kübra, 3/170.

(3) Tirmizî, "Menâkıb", 16.

(4) İbn Ebi Şeybe, Musannef, 7/12.

(5) İmam Suyutî',Tarih'ül-Hulefa.

(6) Ebu Cafer et-Taberi, er-Riyadü’n-Nadıra, 2/146.

(7) Halid Muhammed Ve Cae Ebu Bekir,30.

(Cool İbn İshak, Kitâbu'l-Mübtedâ ve'l-Meb'a, 3/120, Beyhakî, Delâilü'n-Nübüvve, 2/164, İbn Esîr, Usdu'l-Gâbe, 3/310-311.

(9) İbn Esîr, a.g.e.,3/ 313, Ebu Cafer et-Taberî, a.g.e., 1/71, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, 3/ 30.



Hatice TURAN
-DERGAH-
-DERGAH-

Mesaj Sayısı : 795
Kayıt tarihi : 30/10/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz