En son konular
Istatistikler
Toplam 40 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: sivereklisofi
Kullanıcılarımız toplam 840 mesaj attılar bunda 375 konu
Kimler hatta?
Toplam 1 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 1 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 188 kişi Çarş. Ağus. 09, 2017 6:26 pm tarihinde online oldu.
Giriş yap
Arama
Sağlam KALP
1 sayfadaki 1 sayfası
Sağlam KALP
“İnsanın kalbi sağlam olursa, bütün vücudu da iyi olur. Kalp bozulursa, bütün vücut bozulmuş olur. Kalp Allah Teâlâ’nın zikrinin yapıldığı yerdir. Kalp ölürse, bütün vücut yok olur. Nakşibendîlik’te asıl önemli olan, kalbi ıslah etmektir. Zikirden maksat, kalbi bütünüyle çalıştırmaktır. Çalışmaya başlayan kalp, saat gibi işler. O zaman kalbin sahibi hangi işle meşgul olursa olsun, kalp çalışmasına devam eder. Böylece insanın her ânı zikirle ve ibadetle geçer.
Bizim yolumuza giren bir mürid tövbe edince, Allah Teâlâ onun ervahı yanında mürşidinin de ervahı ile kendisine güç verir. Bu sayede mürşid, müridin kalbine tasarrufatta bulunur.
Rabbü’l-âlemin mahzun kalplere rahmet eder. Mahzun gönülleri çok sever. Çünkü mahzun kalplerin huzur bulması, ancak Allah Teâlâ’nın merhamet etmesi ile rahatlar. O zaman yüce Allah’ın nazargâhı olan kalpler de yücelir, ilâhî sevgi ile dolar. Bu, kalbe Allah zikrinin yerleşmesidir. Ama dünya sevgisi ile dolu olan kalpler, Allah’tan gafildir. Kişi ne kadar mahzun olur ve Allah’a muhtaç olduğunu idrak ederse, o kadar Allah katında değerli görülür.
Kalbin temizliği ancak Allah Teâlâ’nın hoşnut olacağı amelleri işlemekle olur. Allah’ın haram kıldığını işleyen kalp nasıl tertemiz olabilir? Bilakis böyle kimselerin kalpleri günah kirleriyle dolu olur. Fakat paslı bir kabı, kalayın temizlediği ve parlattığı gibi, günahlardan dolayı kararan ve kirlenen kalpleri de Allah’ın zikri temizleyebilir.
Sâdât-ı kirâmın yoluna giren mürid, şu kötü huylardan kalbini temizlemelidir:
Allah Teâlâ bazı kişilere servet veya ilim vermiştir. Bu O’nun bir ikramıdır. Bu ikrama lâyık görülen kişiler tevazu sahibi olmalıdır. Kibirlenmemelidir. Tevazuyu elde edemeyen müridler, kibir hastalığından kurtulamazlar. Zenginlerin tevazuu, fakirlerle birlikte olabilmektir.
Müridin haram işlere yönelmesi, kalp huzurunun kaybolmasına sebep olur. Müridin kazancı helâl olmalıdır. Kişi helâl kazancın kendi ihtiyacından fazlasını başkalarına yardım ederek değerlendirmelidir. Çünkü bu durum, insanın harama yönelmesini engeller. Buna îsâr denir ki bu, sahâbe-i kirâmın en önemli özelliklerindendir.
Mürid, merhametsiz olmamalıdır. Merhametsizlik, kul ile Allah Teâlâ arasında bir engeldir. Allah’ın kullarına şefkat göstermeyen, rabbimizin merhametine mazhar olamaz. Şah-ı Hazne (k.s) şöyle demiştir:
‘Sizler mürşidinizden ziyade, onun müridlerine hizmet etmek için gayret edin. Zira kullar, Allah’ın ıyâlidir. O’nun ıyâline fedakârlık etmeyen, Allah Teâlâ’dan feyiz alamaz. Seyda-i Tâhî hazretleri, Mevlânâ Fethullah Verkânisî hazretlerine şöyle buyurmuştur:
‘Bizim yolumuz, üstada ve arkadaşlara canı feda edebilmeyi gerektirir. Çünkü bu yol, Hz. Ebû Bekir Efendimiz’in (r.a) yoludur. O Allah yolunda her şeyini, arkadaşı Hz. Muhammed Mustafa Efendimiz (s.a.v) hakkında feda etmişti. Sadece o değil, bütün ashâb-ı kirâm böyleydi ve bundan çok fayda gördüler.’
Kalp yaratılışı gereği kâmil zatları sever. İlim ehli olan, hikmet sahiplerinin sohbetlerinden gönlü mahrum etmemek gerekir. Mürid buna dikkat ederse, gönlü ilâhî feyizlere açık duruma gelir. Eğer bir kişi, mürşidine tâbi olduktan sonra kemâlâttan mahrum kalıyorsa bunun sebebi, fâsık insanlarla düşüp kalkmasıdır. Bizim yolumuz edep ile elde edilir. Şah-ı Nakşibend (k.s) şöyle buyurmuştur:
‘Hikmet ve ilim sahipleriyle sohbet edene müjdeler olsun!...’
Helâl lokma yemek için gayret eden mürid faydasını mutlaka görür. Çünkü helâl lokma kalbin mânevî olarak ilerlemesine yardımcı olur.
Mürid, bilmediklerini mutlaka ilim sahiplerinden öğrenmelidir.
Mürid, kimseye zarar vermemelidir.
Müridin gayesi, dünyalık mal ve mülk biriktirmek olmamalıdır.
Mürid, zikre devam ederse sükût haline kavuşur. Bu, iyi bir haslettir. Sükût halini elde eden mürid, zikrin de faydasını görmüşse huzur ehli olur.”
ALTIN SİLSİLE
Bizim yolumuza giren bir mürid tövbe edince, Allah Teâlâ onun ervahı yanında mürşidinin de ervahı ile kendisine güç verir. Bu sayede mürşid, müridin kalbine tasarrufatta bulunur.
Rabbü’l-âlemin mahzun kalplere rahmet eder. Mahzun gönülleri çok sever. Çünkü mahzun kalplerin huzur bulması, ancak Allah Teâlâ’nın merhamet etmesi ile rahatlar. O zaman yüce Allah’ın nazargâhı olan kalpler de yücelir, ilâhî sevgi ile dolar. Bu, kalbe Allah zikrinin yerleşmesidir. Ama dünya sevgisi ile dolu olan kalpler, Allah’tan gafildir. Kişi ne kadar mahzun olur ve Allah’a muhtaç olduğunu idrak ederse, o kadar Allah katında değerli görülür.
Kalbin temizliği ancak Allah Teâlâ’nın hoşnut olacağı amelleri işlemekle olur. Allah’ın haram kıldığını işleyen kalp nasıl tertemiz olabilir? Bilakis böyle kimselerin kalpleri günah kirleriyle dolu olur. Fakat paslı bir kabı, kalayın temizlediği ve parlattığı gibi, günahlardan dolayı kararan ve kirlenen kalpleri de Allah’ın zikri temizleyebilir.
Sâdât-ı kirâmın yoluna giren mürid, şu kötü huylardan kalbini temizlemelidir:
Allah Teâlâ bazı kişilere servet veya ilim vermiştir. Bu O’nun bir ikramıdır. Bu ikrama lâyık görülen kişiler tevazu sahibi olmalıdır. Kibirlenmemelidir. Tevazuyu elde edemeyen müridler, kibir hastalığından kurtulamazlar. Zenginlerin tevazuu, fakirlerle birlikte olabilmektir.
Müridin haram işlere yönelmesi, kalp huzurunun kaybolmasına sebep olur. Müridin kazancı helâl olmalıdır. Kişi helâl kazancın kendi ihtiyacından fazlasını başkalarına yardım ederek değerlendirmelidir. Çünkü bu durum, insanın harama yönelmesini engeller. Buna îsâr denir ki bu, sahâbe-i kirâmın en önemli özelliklerindendir.
Mürid, merhametsiz olmamalıdır. Merhametsizlik, kul ile Allah Teâlâ arasında bir engeldir. Allah’ın kullarına şefkat göstermeyen, rabbimizin merhametine mazhar olamaz. Şah-ı Hazne (k.s) şöyle demiştir:
‘Sizler mürşidinizden ziyade, onun müridlerine hizmet etmek için gayret edin. Zira kullar, Allah’ın ıyâlidir. O’nun ıyâline fedakârlık etmeyen, Allah Teâlâ’dan feyiz alamaz. Seyda-i Tâhî hazretleri, Mevlânâ Fethullah Verkânisî hazretlerine şöyle buyurmuştur:
‘Bizim yolumuz, üstada ve arkadaşlara canı feda edebilmeyi gerektirir. Çünkü bu yol, Hz. Ebû Bekir Efendimiz’in (r.a) yoludur. O Allah yolunda her şeyini, arkadaşı Hz. Muhammed Mustafa Efendimiz (s.a.v) hakkında feda etmişti. Sadece o değil, bütün ashâb-ı kirâm böyleydi ve bundan çok fayda gördüler.’
Kalp yaratılışı gereği kâmil zatları sever. İlim ehli olan, hikmet sahiplerinin sohbetlerinden gönlü mahrum etmemek gerekir. Mürid buna dikkat ederse, gönlü ilâhî feyizlere açık duruma gelir. Eğer bir kişi, mürşidine tâbi olduktan sonra kemâlâttan mahrum kalıyorsa bunun sebebi, fâsık insanlarla düşüp kalkmasıdır. Bizim yolumuz edep ile elde edilir. Şah-ı Nakşibend (k.s) şöyle buyurmuştur:
‘Hikmet ve ilim sahipleriyle sohbet edene müjdeler olsun!...’
Helâl lokma yemek için gayret eden mürid faydasını mutlaka görür. Çünkü helâl lokma kalbin mânevî olarak ilerlemesine yardımcı olur.
Mürid, bilmediklerini mutlaka ilim sahiplerinden öğrenmelidir.
Mürid, kimseye zarar vermemelidir.
Müridin gayesi, dünyalık mal ve mülk biriktirmek olmamalıdır.
Mürid, zikre devam ederse sükût haline kavuşur. Bu, iyi bir haslettir. Sükût halini elde eden mürid, zikrin de faydasını görmüşse huzur ehli olur.”
ALTIN SİLSİLE
-DERGAH-- Mesaj Sayısı : 795
Kayıt tarihi : 30/10/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ptsi Eyl. 27, 2010 4:38 am tarafından sofyan
» HATME DUASI
Ptsi Şub. 22, 2010 8:46 pm tarafından -DERGAH-
» Kulun yaratılışının nedeni aşktır
Perş. Tem. 23, 2009 11:25 pm tarafından -DERGAH-
» ...AŞK...
Perş. Tem. 23, 2009 11:13 pm tarafından -DERGAH-
» Kaside-i Nakşi
Çarş. Tem. 22, 2009 9:02 pm tarafından -DERGAH-
» S.İhsan Erol'un "Mahserin Halleri" sohbeti
Çarş. Tem. 22, 2009 9:01 pm tarafından -DERGAH-
» S.Ihsan Erol´dan GAFLET sohbeti
Çarş. Tem. 22, 2009 8:58 pm tarafından -DERGAH-
» Tasavvuf "Samimiyet" tir
Çarş. Tem. 22, 2009 8:53 pm tarafından -DERGAH-
» O, Benim de Evlâdımdır
Çarş. Tem. 22, 2009 8:49 pm tarafından -DERGAH-
» TÖVBE etmek ne demektir???
Çarş. Tem. 22, 2009 8:47 pm tarafından -DERGAH-
» bizim SEVGİMİZ
Çarş. Tem. 22, 2009 8:46 pm tarafından -DERGAH-
» AHLAKI Güzelleştirmek İçin ESMÂÜ’ L HÜSNA
Çarş. Tem. 22, 2009 8:39 pm tarafından -DERGAH-
» Yazık sana!..
Çarş. Tem. 22, 2009 8:27 pm tarafından -DERGAH-
» bu gün O'nun için bir şey yap!
Çarş. Tem. 22, 2009 8:24 pm tarafından -DERGAH-
» Kalben Allah’a YÖNEL ki O’nun LÜTUFLARI gelsin
Çarş. Tem. 22, 2009 8:21 pm tarafından -DERGAH-
» En Büyük Kalkan "ZİKRULLAH"
Çarş. Tem. 22, 2009 8:18 pm tarafından -DERGAH-
» 33 kalemde "HAMDOLSUN"
Çarş. Tem. 22, 2009 8:17 pm tarafından -DERGAH-
» Allah (cc)'a Kulluk ve Samimiyette Kararlı Olmak
Çarş. Tem. 22, 2009 8:15 pm tarafından -DERGAH-
» Kermese Davet!!!Essen´de
Paz Mayıs 17, 2009 10:04 pm tarafından tasavvuf