Evimizi Aydınlatan Lambalar

[-DERGAH-]

EVİMİZİ AYDINLATAN LAMBALAR


İnsan karanlıktan kaçan ve aydınlık arayan bir varlıktır. Çünkü kendisi mutlak aydınlığın yani nurun temsilcisidir. Bu anlamda, Allah'a ve Rasulü'ne inanan, kutlu yoldaki izleri takip edebilen her insan bir lambadır. Allah'ın nurunu örtmeye çalışan, yani küfür içerisinde olan insan ise, evini yani bedenini, ruhunu, kalbini sürekli karanlıkta bırakandır.

“Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nuru, içinde lamba bulunan bir kandile benzer. Lamba cam içerisindedir. Cam, sanki inciden bir yıldız. Ne doğuya ve ne batıya mensup olmayan mübarek bir zeytin ağacının yağından yakılır. Öyle mübarek bir ağaç ki, neredeyse ateş değmese de yağı ışık verir. Işığı parıl parıldır. Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah insanlara misaller verir. Allah her şeyi bilir.” (Nur, 35)

Nur Suresi'nin bu ayeti, evlerimizde asılı duran lambalara gelen ışığın kaynağını bizlere anlatıyor. Lamba, Yüce Allah'ın nurunun belirgin olarak ortaya çıktığı alanlardan biridir. Elektriğin görülmesi için lambaya gerek vardır. Manevi olan bir şey, bir alet ile tezahür etmektedir.

Lamba ile evimizdeki odalarımızı aydınlatırken, gönül dünyamızın evini karanlıklardan nasıl kurtaracağız ve kendimizi nasıl tanıyacağız?

Gece olduğunda evin her tarafı karanlıktır; gündüz ise, penceresi olmayan veya güneş ışığı girmeyen bölümler karanlıktır. Bu durumda elimiz hemen elektrik düğmesine gider ve bulunduğumuz ortamı aydınlatırız.

İnsan karanlıktan kaçan ve aydınlık arayan bir varlıktır. Çünkü kendisi mutlak aydınlığın yani nurun temsilcisidir. Bu anlamda, Allah'a ve Rasulü'ne inanan, kutlu yoldaki izleri takip edebilen her insan bir lambadır. Allah'ın nurunu örtmeye çalışan, yani küfür içerisinde olan insan ise, evini yani bedenini, ruhunu, kalbini sürekli karanlıkta bırakandır.

Gerçek müminin, gece evinde lambası yanmaktadır. Mümin karanlık nedir bilmez. Rahmeti ile bizleri kuşatan Allah kâfire de acır ve gündüz olduğunda, güneş ortaya çıktığında, lambaların hükmü kalkar, her taraf aydınlanır, mümin-kâfir herkes ışıktan istifade eder.

Hakikat bir güneş gibi, herkesi kucaklar. Biz Allah'ın rahmetini taksim edebilir miyiz? Karanlıkta yanan bir gaz lambasına farklı türde ve farklı yerlerden aynalar tutarsak, hepsinden de ışığın yansıdığını görürüz. Karıncalar bile etrafı aydınlatan bu nurla coşarlar; ancak yarasa gibi yaratıklar, ışıktan istifade ile coşkuyu yaşayacaklarına, ısrarla mağaraların karanlığını tercih ederler.

Lambalarımızdaki elektriğin kaynağı rahmet okyanuslarıdır. Barajlarımız veya diğer santrallerimiz olmaksızın evimize ışık gelebilir mi? Dikkat etmek gerekir ki, bu kaynaklardan evimize gelen enerji, her bölge için ayrı ayrı belirlenen trafo merkezlerinden geçmektedir.

Ayrıca evimize gelen elektrik 220 volttur; ama 25, 40, 75, 100 ve daha yukarısı ampullerimiz vardır. Ampullerin kapasitelerine göre ışığı yansıtmaları gibi, hakikati arayan insan, imanının kalitesine ve bulunduğu manevi düzeyine göre ilahi nuru taşır ve yansıtır. Peygamberler ve onların kâmil halifeleri ise, volt sınırı olmaksızın dünyamızı aydınlatırlar: “Ve Allah'ın izniyle, O'na davetçi ve aydınlatıcı bir lamba olarak gönderdik.” ( Ahzab , 46)

İnsanların bir kısmı evrende kara bir delik iken, bazıları da geceleri yıldız ve ay gibi veya gündüzleri güneş gibi etraflarına ışık saçarak gönülleri hoşnut ederler. Bazılarının da, masallarımızda geçen Alaaddin gibi sihirli lambaları vardır.

Lambalarımızın enerji kapasiteleri farklı olduğu gibi modelleri de farklıdır. Evimizin her bölümünde aynı tip lambayı kullanmayız; oda veya diğer bölümlerin işlevlerine göre farklı seçimler yaparız. İhtiyaca veya konfora olan düşkünlüğümüze göre, daha çok aydınlanmak için tavanlarımızı avizelerle donatırız.

Evimize ulaşan elektrikten lamba dışında nasıl istifade ediyoruz; kullanmak istediğimiz aletin fişini pirize takarak! Kablo ile aleti enerji kaynağına bağlamadan makine çalışabilir mi?

Acaba, ilahi nurun bizdeki merkezi olan kalp evimizi aydınlatan lambalarımızın kalitesi ve kapasitesi nasıldır? Kalbimizi nurlandırmak üzere kablomuzu takıp güçlü enerji merkezlerinden hissemize düşeni alabiliyor muyuz?

AHMET ALEMDAR
Semerkand Dergisi