En son konular
Istatistikler
Toplam 40 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: sivereklisofi
Kullanıcılarımız toplam 840 mesaj attılar bunda 375 konu
Kimler hatta?
Toplam 1 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 1 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 188 kişi Çarş. Ağus. 09, 2017 6:26 pm tarihinde online oldu.
Giriş yap
Arama
Musibete Sabır Gerekir
1 sayfadaki 1 sayfası
Musibete Sabır Gerekir
Mehmet Ildırar
Biliyorsunuz,kendini begenmek, amellerle böbürlenmek 70 senelik ibadeti götürür. Zira kula verilen nimetleri geçici bilip, her seyin Allah’in kudreti ile olduguna inanarak amel etmek lazimdir. Ancak bu sayede Hakk’a layik kul olunur.
Sahip oldugumuz büyük küçük her nimet için, ‘Bu nimetler Allah’in nimetidir. Ben O’nun verdigi ile gidalaniyorum, faydalaniyorum.’ diyerek sükretmemiz lazim gelir.
Evet; nimete ulasinca ve mesakkate düsünce edebe sarilmak lazim gelir. Nimet ve mesakkat kulun günahinin kefaretidir, imtihan-i rabbaniyedir. Yaradan’a siginmanin da yoludur, köprüsüdür.
Eger kul edepsizlik ederse, nimetten hakiki manada istifade edemedigi gibi, günahlarina da kefaret bulamaz.
Hadis-i serifte buyuruluyor:
“Müslümana ariz olan hiçbir fenalik, hastalik, keder, hüzün, eza, iç sikintisi, hatta bir diken batmasi yoktur ki, Allahu Tealâ bu musibetlerden birisi sebebiyle o müslümanin suçlarina ve günahlarina kefaret kilmasin.”
Demek ki hastalik ve bela insanin belini büker, inletir. Ama sabreden hastanin iniltileri hasenat defterine geçer. Sikayet edenin iniltileri ise günah defterine geçer. Hastaligina da hakiki manada bir fayda yoktur.
O halde feraset sahibi kardesim, Allah’i kula sikayet etme!.. Hastaligin sikayet edilmesi, Allah’i kula sikayet etmektir. Iyi anlasilsin, burada sikayet diyoruz, tedavi degil... Sikayet kalbî bir arizanin dile gelmis halidir. Söyledigimiz sudur: Takdire riza göstermelidir. Bela ve musibet sabr-i cemîl ister. Sabr-i cemîl nedir?
Sure-i Yusuf’da Yakub a.s.’in, Yusuf a.s.’in kardeslerine söyledikleri sabr-i cemîlin ne oldugunu bize anlatiyor:
“Nefsiniz sizi bir is yapmaya sürükledi; artik buna güzelce sabir gerekir. Anlattiklariniz karsisinda ancak Allah’tan yardim beklenir.” (Yusuf,18)
‘Iki senedir disim agriyor’, ‘kulagimin agrisi halen devam ediyor’, ‘su sol gözüm biraz hafif görüyor’ seklinde söylenmelerimizin sonu yoktur. Halbuki söylestigimiz kimsenin derdimize deva verecek, çare olacak kudreti yoktur. Söylenmekle o derdin mükafatini kaybettigimiz gibi, günah da kazanmis oluruz.
Halbuki sikintilarin arttigi bela ve mesakkat zamaninda edebe sarilmak lazim gelir. Ancak bu halde ilâhi lütuflar gözlenir; bela ve musibetlerin arkasindaki hikmetler beklenir. Arkadan gelecek hayirlar ancak sabr-i cemîl ile görülür.
Bizim güzel dedigimiz bela oluverir, çirkin dedigimiz rahmet olur; bilemezsin. Kaderin arkasindaki yükü göremezsin. Takdir kildan incedir, anlayamazsin. Tedbirsizlik edip takdire karsi çikma, degistiremezsin. Allah’in hükmüne râm ol. Bela ve musibette edebi gözet.
Peygamber s.a.v. Efendimiz söyle buyuruyor:
“Muhakkak ki Allah, sizin suretlerinize, mallariniza degil, kalplerinize ve amellerinize nazar eder.”
Bu hadis-i serifin nuraniyetiyle müminin kalb-i selime, amel-i salihe ihtiyaci vardir.
Yusuf a.s. bir defa güzelliginden dolayi yanilarak övündü. Bu övünmesi üç-bes kurusa köle olarak satilmasina sebep oldu. Sehvetine, nefsanî arzularina esir olanlar kaça satilir? Varin düsünün. Nefsine köle olanlari kaça alirlar acaba?
Hadis-i kudside Allahu Tealâ buyuruyor:
“Ey kulum, sen bir mesele için bir seyi murad edersin. Ben de senin için bir sey murad ederim. Eger senin istegin benim muradima uyarsa, senin muradini veririm. Eger benimle çatisir, irademin disinda bir sey istersen bu durumda sadece benim dedigim olur. Ben Kahhar sifatiyla istedigimi yaptiririm. Yine benim muradim olur.”
Allah ile kul arasindaki edep cümlesindendir ki, Allahu Tealâ’nin o kulun o günkü vaktine göre izhar ettigi bir tecelliyat vardir. O gün o vakitte sana bir hastalik verdi, malina bir ziyan geldi, çocugun öldü gibi bir mesele basina geldi. Allah o günde, o vakitte sana ne izhar ediyorsa ona teslim ol, itiraz etme. Baskalarinin lafi ile gönlünü bulandirma.
Nasihat veren çoktur, ama belayi kaldiran yoktur.
Kaynak : Semerkand Dergisi - Ocak / 2003
Biliyorsunuz,kendini begenmek, amellerle böbürlenmek 70 senelik ibadeti götürür. Zira kula verilen nimetleri geçici bilip, her seyin Allah’in kudreti ile olduguna inanarak amel etmek lazimdir. Ancak bu sayede Hakk’a layik kul olunur.
Sahip oldugumuz büyük küçük her nimet için, ‘Bu nimetler Allah’in nimetidir. Ben O’nun verdigi ile gidalaniyorum, faydalaniyorum.’ diyerek sükretmemiz lazim gelir.
Evet; nimete ulasinca ve mesakkate düsünce edebe sarilmak lazim gelir. Nimet ve mesakkat kulun günahinin kefaretidir, imtihan-i rabbaniyedir. Yaradan’a siginmanin da yoludur, köprüsüdür.
Eger kul edepsizlik ederse, nimetten hakiki manada istifade edemedigi gibi, günahlarina da kefaret bulamaz.
Hadis-i serifte buyuruluyor:
“Müslümana ariz olan hiçbir fenalik, hastalik, keder, hüzün, eza, iç sikintisi, hatta bir diken batmasi yoktur ki, Allahu Tealâ bu musibetlerden birisi sebebiyle o müslümanin suçlarina ve günahlarina kefaret kilmasin.”
Demek ki hastalik ve bela insanin belini büker, inletir. Ama sabreden hastanin iniltileri hasenat defterine geçer. Sikayet edenin iniltileri ise günah defterine geçer. Hastaligina da hakiki manada bir fayda yoktur.
O halde feraset sahibi kardesim, Allah’i kula sikayet etme!.. Hastaligin sikayet edilmesi, Allah’i kula sikayet etmektir. Iyi anlasilsin, burada sikayet diyoruz, tedavi degil... Sikayet kalbî bir arizanin dile gelmis halidir. Söyledigimiz sudur: Takdire riza göstermelidir. Bela ve musibet sabr-i cemîl ister. Sabr-i cemîl nedir?
Sure-i Yusuf’da Yakub a.s.’in, Yusuf a.s.’in kardeslerine söyledikleri sabr-i cemîlin ne oldugunu bize anlatiyor:
“Nefsiniz sizi bir is yapmaya sürükledi; artik buna güzelce sabir gerekir. Anlattiklariniz karsisinda ancak Allah’tan yardim beklenir.” (Yusuf,18)
‘Iki senedir disim agriyor’, ‘kulagimin agrisi halen devam ediyor’, ‘su sol gözüm biraz hafif görüyor’ seklinde söylenmelerimizin sonu yoktur. Halbuki söylestigimiz kimsenin derdimize deva verecek, çare olacak kudreti yoktur. Söylenmekle o derdin mükafatini kaybettigimiz gibi, günah da kazanmis oluruz.
Halbuki sikintilarin arttigi bela ve mesakkat zamaninda edebe sarilmak lazim gelir. Ancak bu halde ilâhi lütuflar gözlenir; bela ve musibetlerin arkasindaki hikmetler beklenir. Arkadan gelecek hayirlar ancak sabr-i cemîl ile görülür.
Bizim güzel dedigimiz bela oluverir, çirkin dedigimiz rahmet olur; bilemezsin. Kaderin arkasindaki yükü göremezsin. Takdir kildan incedir, anlayamazsin. Tedbirsizlik edip takdire karsi çikma, degistiremezsin. Allah’in hükmüne râm ol. Bela ve musibette edebi gözet.
Peygamber s.a.v. Efendimiz söyle buyuruyor:
“Muhakkak ki Allah, sizin suretlerinize, mallariniza degil, kalplerinize ve amellerinize nazar eder.”
Bu hadis-i serifin nuraniyetiyle müminin kalb-i selime, amel-i salihe ihtiyaci vardir.
Yusuf a.s. bir defa güzelliginden dolayi yanilarak övündü. Bu övünmesi üç-bes kurusa köle olarak satilmasina sebep oldu. Sehvetine, nefsanî arzularina esir olanlar kaça satilir? Varin düsünün. Nefsine köle olanlari kaça alirlar acaba?
Hadis-i kudside Allahu Tealâ buyuruyor:
“Ey kulum, sen bir mesele için bir seyi murad edersin. Ben de senin için bir sey murad ederim. Eger senin istegin benim muradima uyarsa, senin muradini veririm. Eger benimle çatisir, irademin disinda bir sey istersen bu durumda sadece benim dedigim olur. Ben Kahhar sifatiyla istedigimi yaptiririm. Yine benim muradim olur.”
Allah ile kul arasindaki edep cümlesindendir ki, Allahu Tealâ’nin o kulun o günkü vaktine göre izhar ettigi bir tecelliyat vardir. O gün o vakitte sana bir hastalik verdi, malina bir ziyan geldi, çocugun öldü gibi bir mesele basina geldi. Allah o günde, o vakitte sana ne izhar ediyorsa ona teslim ol, itiraz etme. Baskalarinin lafi ile gönlünü bulandirma.
Nasihat veren çoktur, ama belayi kaldiran yoktur.
Kaynak : Semerkand Dergisi - Ocak / 2003
-DERGAH-- Mesaj Sayısı : 795
Kayıt tarihi : 30/10/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ptsi Eyl. 27, 2010 4:38 am tarafından sofyan
» HATME DUASI
Ptsi Şub. 22, 2010 8:46 pm tarafından -DERGAH-
» Kulun yaratılışının nedeni aşktır
Perş. Tem. 23, 2009 11:25 pm tarafından -DERGAH-
» ...AŞK...
Perş. Tem. 23, 2009 11:13 pm tarafından -DERGAH-
» Kaside-i Nakşi
Çarş. Tem. 22, 2009 9:02 pm tarafından -DERGAH-
» S.İhsan Erol'un "Mahserin Halleri" sohbeti
Çarş. Tem. 22, 2009 9:01 pm tarafından -DERGAH-
» S.Ihsan Erol´dan GAFLET sohbeti
Çarş. Tem. 22, 2009 8:58 pm tarafından -DERGAH-
» Tasavvuf "Samimiyet" tir
Çarş. Tem. 22, 2009 8:53 pm tarafından -DERGAH-
» O, Benim de Evlâdımdır
Çarş. Tem. 22, 2009 8:49 pm tarafından -DERGAH-
» TÖVBE etmek ne demektir???
Çarş. Tem. 22, 2009 8:47 pm tarafından -DERGAH-
» bizim SEVGİMİZ
Çarş. Tem. 22, 2009 8:46 pm tarafından -DERGAH-
» AHLAKI Güzelleştirmek İçin ESMÂÜ’ L HÜSNA
Çarş. Tem. 22, 2009 8:39 pm tarafından -DERGAH-
» Yazık sana!..
Çarş. Tem. 22, 2009 8:27 pm tarafından -DERGAH-
» bu gün O'nun için bir şey yap!
Çarş. Tem. 22, 2009 8:24 pm tarafından -DERGAH-
» Kalben Allah’a YÖNEL ki O’nun LÜTUFLARI gelsin
Çarş. Tem. 22, 2009 8:21 pm tarafından -DERGAH-
» En Büyük Kalkan "ZİKRULLAH"
Çarş. Tem. 22, 2009 8:18 pm tarafından -DERGAH-
» 33 kalemde "HAMDOLSUN"
Çarş. Tem. 22, 2009 8:17 pm tarafından -DERGAH-
» Allah (cc)'a Kulluk ve Samimiyette Kararlı Olmak
Çarş. Tem. 22, 2009 8:15 pm tarafından -DERGAH-
» Kermese Davet!!!Essen´de
Paz Mayıs 17, 2009 10:04 pm tarafından tasavvuf