En son konular
Istatistikler
Toplam 40 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: sivereklisofi
Kullanıcılarımız toplam 840 mesaj attılar bunda 375 konu
Kimler hatta?
Toplam 2 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 2 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 188 kişi Çarş. Ağus. 09, 2017 6:26 pm tarihinde online oldu.
Giriş yap
Arama
21. Mevlana Derviş Muhammed Semerkandî (k.s.)
:: TASAVVUF :: Ehl-i Suffa :: Altın Silsile
1 sayfadaki 1 sayfası
21. Mevlana Derviş Muhammed Semerkandî (k.s.)
Altın Silsilenin 21. halkası Mevlana Derviş Muhammed Semerkandî (k.s.)
Orta boylu, güzel yüzlü, buğday tenli, aksakallıydı. Azaları düzgün yapılı ve mütenasipti. Zahir ve batın ilimlerini bilen bir veliyi-kamil idi. Herkesin anlayacağı dilden konuşma özelliğine sahipti. Kabiliyet ve yetenekleri ortaya çıkarıp geliştirmede mahirdi. Cezbe ve istiğrakı sahi ve temkînine galip, isimsizliğe talip bir gönül eriydi. Bu yüzden "Derviş Muhammed" diye anılırdı.
Altın Silslle'nin 21. halkası Derviş Muhammed, Semerkantlı. Kadı Muhammed Zahid hazretlerinin kız kardeşinin oğlu. Emaneti ondan aldı. İlim ve irfanı ondan okudu. Onun gönül tezgahında muhabbet dokudu ve erenler kervanına katıldı.
Dayısına intisap etmeden önceki gençlik yıllarında tam on beş yıl züht, riyazet ve mücahide ile geçirdi. Barınağı viraneler, azığı açlık, işi zikir ve fikir olmuştu. Bir gün açlıktan iyice mecalsiz düşmüştü. Basını semaya kaldırıp acizliğini itiraf ile "Allahım" diye yakardı. Hak Teala hemen karşısına Hızır'ı hazır etti. Hızır ona:
- Sabır ve kanaat sahibi bir kul olmak istiyorsan dayın Kadı Muhammed Zahid'e git. Gireceğin mana yolunu o, sana öğretir, dedi.
Derviş Muhammed bunun üzerine Muhammed Zahid'in dergahına koştu. Teslim oldu. Onun himmeti altında hizmete başladı. Derslerinde yetişti, sohbetinde pişti. Halkı Hakka çağırabilecek bir kemale erişince şeyhi ona hilafet hırkası giydirdi. Şeyhinin vefatından sonra da postuna oturdu ve 970/1562 yılında vefat edinceye kadar bu hizmeti sürdürdü. Kabri Semerkant civarında Büster kasabasının Dasferar köyündedir.
Şeyhliği sırasında Semerkant bölgesinde dalalet ve bidatlerle mücadele etti. İnsanlara tebliğ ve irşad hizmeti götürmek için azimle çalıştı. Pek çok mürit ve müntesip yetiştirdi. Fakat, belki bilinmezliği ihtiyar ettiğinden, belki de Ubeydullah Ahrar ve Kadı Muhammed Zahid gibi, eserleri ve halifeleri İslam dünyasının her taratma yayılmış gönül sultanlarından hemen sonra gelmesinden, biraz gölgede kaldı. Bu yüzden gerek kendisi ve gerekse kendisinden hemen sonra emaneti devralan Hacegî Muhammed İmkenegî hakkında kaynakların verdiği bilgiler, yok denecek kadar azdır.
Derviş Muhammed'in yaşadığı yıllarda Osmanlı ülkesinin basında Yavuz Sultan Selim ve Kanunî Sultan Süleyman gibi güçlü sultanlar bulunmaktaydı. îlmî, edebî ve tasavvufi hayat oldukça canlıydı. Merkez Efendi ve Sünbül Efendi gibi Halveti şeyhleri sultanların yakın çevresini tesirleri altına almış ve onların gönül dünyalarını aydınlatmaya çalışmaktaydı.
Nakşibendiyye'nin Ahrariyye kolu şeyhleri, daha Ubeydullah Ahrar'ın sağlığında tesirlerini sultan Fatih'e kadar duyurmuşlardı. Fatih Sultan Mehmed'in büyük bir saygı duyduğu ve duasını talep için elçiler gönderdiği Ubeydullah Ahrar'ın halifeleri daha bu yıllarda Anadolu'ya ve hemen ardından İstanbul'a ulaştılar. Simavlı Abdullah İlahî, bunların ilkidir. Abdullah îlahînin yetiştirdiklerinden Fatih'te medfün Emir Buharı ve Nefehatü'1üns mütercimi Bursalı Lamii Çelebi, Ahrariyye'nin önemli temsilcilerinden olmuşlardır. Kaynaklar, ilk Nakşibendi erenlerinden bazılarının Timur ordusu içinde Anadolu'ya geldiğini yazmaktadır. Timurlularla ilişkisi bulunan Nakşiler, önceleri Osmanlılara yaklaşmakta tereddüt etmişlerse de Fatih döneminde Ubeydullah Ahrar ve Molla Cami ile bu yol açılmış oldu. Ubeydullah Ahrar'ın halifeleriyle başlayan bu çığır, Osmanlı ülkesinde uzun, süre etkili olamadı.
Nakşibendiyenin Osmanlı ülkesinde en etkili olduğu dönem, Mevlana Halid el-Bağdadî'den sonraki dönemdir. İmam-ı Rabbanînin Müceddidiyye'si ile başlayan bu ikinci tanışma, Mevlana Halid ile zirveye ulaştı ve XIX. asırda Nakşilik İstanbul, Anadolu ve Balkanlar'da en yaygın tarikat konumuna geldi.
-alıntı-
Orta boylu, güzel yüzlü, buğday tenli, aksakallıydı. Azaları düzgün yapılı ve mütenasipti. Zahir ve batın ilimlerini bilen bir veliyi-kamil idi. Herkesin anlayacağı dilden konuşma özelliğine sahipti. Kabiliyet ve yetenekleri ortaya çıkarıp geliştirmede mahirdi. Cezbe ve istiğrakı sahi ve temkînine galip, isimsizliğe talip bir gönül eriydi. Bu yüzden "Derviş Muhammed" diye anılırdı.
Altın Silslle'nin 21. halkası Derviş Muhammed, Semerkantlı. Kadı Muhammed Zahid hazretlerinin kız kardeşinin oğlu. Emaneti ondan aldı. İlim ve irfanı ondan okudu. Onun gönül tezgahında muhabbet dokudu ve erenler kervanına katıldı.
Dayısına intisap etmeden önceki gençlik yıllarında tam on beş yıl züht, riyazet ve mücahide ile geçirdi. Barınağı viraneler, azığı açlık, işi zikir ve fikir olmuştu. Bir gün açlıktan iyice mecalsiz düşmüştü. Basını semaya kaldırıp acizliğini itiraf ile "Allahım" diye yakardı. Hak Teala hemen karşısına Hızır'ı hazır etti. Hızır ona:
- Sabır ve kanaat sahibi bir kul olmak istiyorsan dayın Kadı Muhammed Zahid'e git. Gireceğin mana yolunu o, sana öğretir, dedi.
Derviş Muhammed bunun üzerine Muhammed Zahid'in dergahına koştu. Teslim oldu. Onun himmeti altında hizmete başladı. Derslerinde yetişti, sohbetinde pişti. Halkı Hakka çağırabilecek bir kemale erişince şeyhi ona hilafet hırkası giydirdi. Şeyhinin vefatından sonra da postuna oturdu ve 970/1562 yılında vefat edinceye kadar bu hizmeti sürdürdü. Kabri Semerkant civarında Büster kasabasının Dasferar köyündedir.
Şeyhliği sırasında Semerkant bölgesinde dalalet ve bidatlerle mücadele etti. İnsanlara tebliğ ve irşad hizmeti götürmek için azimle çalıştı. Pek çok mürit ve müntesip yetiştirdi. Fakat, belki bilinmezliği ihtiyar ettiğinden, belki de Ubeydullah Ahrar ve Kadı Muhammed Zahid gibi, eserleri ve halifeleri İslam dünyasının her taratma yayılmış gönül sultanlarından hemen sonra gelmesinden, biraz gölgede kaldı. Bu yüzden gerek kendisi ve gerekse kendisinden hemen sonra emaneti devralan Hacegî Muhammed İmkenegî hakkında kaynakların verdiği bilgiler, yok denecek kadar azdır.
Derviş Muhammed'in yaşadığı yıllarda Osmanlı ülkesinin basında Yavuz Sultan Selim ve Kanunî Sultan Süleyman gibi güçlü sultanlar bulunmaktaydı. îlmî, edebî ve tasavvufi hayat oldukça canlıydı. Merkez Efendi ve Sünbül Efendi gibi Halveti şeyhleri sultanların yakın çevresini tesirleri altına almış ve onların gönül dünyalarını aydınlatmaya çalışmaktaydı.
Nakşibendiyye'nin Ahrariyye kolu şeyhleri, daha Ubeydullah Ahrar'ın sağlığında tesirlerini sultan Fatih'e kadar duyurmuşlardı. Fatih Sultan Mehmed'in büyük bir saygı duyduğu ve duasını talep için elçiler gönderdiği Ubeydullah Ahrar'ın halifeleri daha bu yıllarda Anadolu'ya ve hemen ardından İstanbul'a ulaştılar. Simavlı Abdullah İlahî, bunların ilkidir. Abdullah îlahînin yetiştirdiklerinden Fatih'te medfün Emir Buharı ve Nefehatü'1üns mütercimi Bursalı Lamii Çelebi, Ahrariyye'nin önemli temsilcilerinden olmuşlardır. Kaynaklar, ilk Nakşibendi erenlerinden bazılarının Timur ordusu içinde Anadolu'ya geldiğini yazmaktadır. Timurlularla ilişkisi bulunan Nakşiler, önceleri Osmanlılara yaklaşmakta tereddüt etmişlerse de Fatih döneminde Ubeydullah Ahrar ve Molla Cami ile bu yol açılmış oldu. Ubeydullah Ahrar'ın halifeleriyle başlayan bu çığır, Osmanlı ülkesinde uzun, süre etkili olamadı.
Nakşibendiyenin Osmanlı ülkesinde en etkili olduğu dönem, Mevlana Halid el-Bağdadî'den sonraki dönemdir. İmam-ı Rabbanînin Müceddidiyye'si ile başlayan bu ikinci tanışma, Mevlana Halid ile zirveye ulaştı ve XIX. asırda Nakşilik İstanbul, Anadolu ve Balkanlar'da en yaygın tarikat konumuna geldi.
-alıntı-
-DERGAH-- Mesaj Sayısı : 795
Kayıt tarihi : 30/10/08
Similar topics
» 26. Mevlana Muhammed Seyfeddin Serhindi (k.s.)
» 30. Mevlânâ Halid Bağdâdî (k.s.)
» Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (K.S)'den nasihatler
» Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî ve Süleymaniye
» 25. Muhammed Ma'sum es-Serhindî (k.s.)
» 30. Mevlânâ Halid Bağdâdî (k.s.)
» Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (K.S)'den nasihatler
» Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî ve Süleymaniye
» 25. Muhammed Ma'sum es-Serhindî (k.s.)
:: TASAVVUF :: Ehl-i Suffa :: Altın Silsile
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ptsi Eyl. 27, 2010 4:38 am tarafından sofyan
» HATME DUASI
Ptsi Şub. 22, 2010 8:46 pm tarafından -DERGAH-
» Kulun yaratılışının nedeni aşktır
Perş. Tem. 23, 2009 11:25 pm tarafından -DERGAH-
» ...AŞK...
Perş. Tem. 23, 2009 11:13 pm tarafından -DERGAH-
» Kaside-i Nakşi
Çarş. Tem. 22, 2009 9:02 pm tarafından -DERGAH-
» S.İhsan Erol'un "Mahserin Halleri" sohbeti
Çarş. Tem. 22, 2009 9:01 pm tarafından -DERGAH-
» S.Ihsan Erol´dan GAFLET sohbeti
Çarş. Tem. 22, 2009 8:58 pm tarafından -DERGAH-
» Tasavvuf "Samimiyet" tir
Çarş. Tem. 22, 2009 8:53 pm tarafından -DERGAH-
» O, Benim de Evlâdımdır
Çarş. Tem. 22, 2009 8:49 pm tarafından -DERGAH-
» TÖVBE etmek ne demektir???
Çarş. Tem. 22, 2009 8:47 pm tarafından -DERGAH-
» bizim SEVGİMİZ
Çarş. Tem. 22, 2009 8:46 pm tarafından -DERGAH-
» AHLAKI Güzelleştirmek İçin ESMÂÜ’ L HÜSNA
Çarş. Tem. 22, 2009 8:39 pm tarafından -DERGAH-
» Yazık sana!..
Çarş. Tem. 22, 2009 8:27 pm tarafından -DERGAH-
» bu gün O'nun için bir şey yap!
Çarş. Tem. 22, 2009 8:24 pm tarafından -DERGAH-
» Kalben Allah’a YÖNEL ki O’nun LÜTUFLARI gelsin
Çarş. Tem. 22, 2009 8:21 pm tarafından -DERGAH-
» En Büyük Kalkan "ZİKRULLAH"
Çarş. Tem. 22, 2009 8:18 pm tarafından -DERGAH-
» 33 kalemde "HAMDOLSUN"
Çarş. Tem. 22, 2009 8:17 pm tarafından -DERGAH-
» Allah (cc)'a Kulluk ve Samimiyette Kararlı Olmak
Çarş. Tem. 22, 2009 8:15 pm tarafından -DERGAH-
» Kermese Davet!!!Essen´de
Paz Mayıs 17, 2009 10:04 pm tarafından tasavvuf